T.C. Mİllî Eğİtİm BakanlIğI
BALIKESİR / SUSURLUK - 5 Eylül Anadolu Lisesi

2 NİSAN DÜNYA OTİZM FARKINDALIK GÜNÜ

2 NİSAN DÜNYA OTİZM FARKINDALIK GÜNÜ

OTİZM NEDİR?

Günümüzde her 150 çocuktan birini etkileyerek, çocuklar arasında en hızlı yaygınlaşan nörolojik bozukluk olması ile dünya genelinde hızla yayılan bir hastalık olarak görülüyor...
Dünyada bu yıl şeker, kanser ve AIDS dahil olmak üzere bir çok hastalıktan daha fazla sayıda otizm teşhisi alınması öngörülüyor...
İstatistikler genetik temelli olduğunu gösteriyor. Çevresel faktörler de dahil olmak üzere, nedenlerinin bulunması için yoğun araştırmalar devam ediyor...
Kesinlikle ülke, ırk, kültür ya da sosyo-ekonomik farklılık gözetmiyor...
Bugün için bilinen en etkili tedavisi yoğun bireysel eğitim...

DÜNYA OTİZM FARKINDALIK AYI
2 Nisan, tüm dünyada otizm konusunda farkındalık yaratmak ve otizm ile ilgili sorunlara çözüm bulmak amacıyla, 2008 yılında Birleşmiş Milletler tarafından "Dünya Otizm Farkındalık Günü" (2nd April World AutismAwarenessDay) olarak ilan edilmiştir. 2 Nisan'da başlayan "Otizm Farkındalık Ayı" çerçevesinde tüm dünyada otizmle ilgili araştırmaların teşvik edilmesi ve bilinirliğin artırılarak, erken teşhis ve tedavinin yaygınlaştırılması hedefleniyor.

2 Nisan BM Tarafından Dünya Otizm Günü Olarak Kabul Edildi

Çocuk dendiğinde aklımıza neşe, canlılık, bitmek ve tükenmek bilmeyen birenerji gelir. Genellikle çevremizde bu tip çocuklarla karşılaşır ve onların oyun ve hayal dünyalarını hayretler içinde seyrederiz. Aslında, çocukları sevimli ve cana yakın kılan da bu özellikleridir. Ancak, çevresinde olup bitenlere karşı ilgisiz, dış dünya ile adeta bağını koparmış, kendi dünyasında yaşamaya çalışan çocuklar da vardır. Bu çocukların en belirgin özellikleri sosyal ilişki kurmada yaşadıkları güçlüklerdir. Bu nedenle, bebeklik dönemi sonrasında bu çocukları toplum içinde hemen fark edebilirsiniz. Etraflarında örülü o kalın duvarı aşmak, ya da deyim yerindeyse içinde yaşamakta oldukları örülü hayatlarına küçücük bir pencere açabilmek için hayli zorlanacağınız bu çocuklara OTİSTİK ÇOCUKLAR denmektedir.

"Otizm" kavramını ilk kez LeoKanner (1943) Tıp literatürüne kazandırmıştır. 1944 yılından itibaren dünyada farklı bir engel grubu olarak nitelendirilen Otizm, haliyle Otistik bireylerin mevcut eğitim öğretim ortamlarından yararlanmalarına engel olan bir rahatsızlık türüdür.

Genel olarak bireylerde toplumsal etkileşim ve iletişimin önemli ölçüde bozuk ve anormal gelişimi ile ilgi ve etkinliklerin belirgin sınırlılığı gibi özelliklerle kendini gösteren ve üç yaşından önce:

Toplumsal etkileşim,
Toplumsal iletişimde kullanılan dil,
Sembolik ya da imgesel oyun, vb.
gibi alanlardan en az birinde baş gösteren gecikme ya da anormal işlevlere sahip yaygın gelişimsel bozukluğa "Otizm" denmektedir.

Otizm, çocuklarda beyin sistemindeki fizyolojik fonksiyonların ve kimyasal dengenin bozulmasıyla, üç yaşından önce ortaya çıkan yaygın gelişimsel bir bozukluktur. Bu bozukluk, çoğu kez genetik nedenlere bağlı olarak da ortaya çıkabilmektedir.

 1 02.04.2021 176

A- "OTİZM"İN BELİRTİLERİ

Otizmin belirtilerini kısaca:

Dil gelişimi bakımından,
İletişim bakımından,
Sosyal beceriler bakımından,
Davranış ve aktiviteler bakımından
olmak üzere 4 ana grupta incelemek mümkündür.

Otistik bir çocukta yukarıdaki temel belirtilerin tümü birden oluşmayabilir. Genellikle erken tanı ve disiplinli bir tedaviyle otistik çocukların normal bir okula devam edebilmeleri her zaman mümkün olabilmektedir. Bunun dışında, otizm tanısı konmasa bile, kısmen otizmin belli semptomlarını gösteren çocuklara da rastlanabilmektedir. Bu semptomları yansıtan çocukların da belli gelişim alanlarında ister istemez bazı problemlerin var olduğu/olabileceği düşünülmelidir. Söz konusu gelişim alanlarının öncelikle eğitimciler ya da aileler tarafından uygulanabilen eğitim programlarıyla desteklenmesi gerekir. Bu tip sorunu olan çocukların aileleri, belirli aralıklarla gelişim kontrolleri yaptırarak, sorunlu alanlardaki geriliği ve gelişmeyi izlemeli ve bu alanları nasıl destekleyebilecekleri konusunda profesyonel yardım almalıdırlar.

Bebeklerde Otistik Belirtiler Ne Zaman başlar?

Genellikle bebekliğin ilk iki yılı içinde otizme ait belirtilerin başlaması beklenir. Bu belirtiler nadiren daha geç yaşta da başlayabilir. Otizm belirtileri çocuğun yaşına ve gelişim düzeyine göre çok farklılıklar gösterebilir. Bebekliğin ilk dönemlerinde annelerin bebeklerinde ilk fark ettikleri belirti; çocuklarının diğer çocuklara nazaran daha az güldükleridir. Annenin bedensel teması, çocuğunu kucaklaması ve öpmesi her çocuğun arzuladığı bir işlev olmasına karşın, bu yaklaşım Otistik çocukları rahatsız eder. Çünkü bu çocuklar sevilmekten hoşlanmazlar ve çoğu kez tepki gösterirler. Anne ve babanın seslenmesine karşın cevap vermeyerek tepkisiz kalmaları ister istemez çoğu aileye "çocuklarının sağır olduğunu" bile düşündürtmektedir. Çevredeki insanların görünümleri, hareket ve davranışları onların dikkatlerini çekmez. Dışarıdan izlendiklerinde, adeta çevrelerinde kimse yokmuş gibi davranırlar. İnsanlarla göz göze gelmekten kaçınırlar. Yalnızlığı severler ve yalnız bırakılmaya tepki göstermezler.

Normal çocuklar, uyumadıkları dönemlerde yatakta kalmak istemez ve annelerinden ilgi beklerler. Ancak otistik çocuklar uyumadıkları halde saatlerce yataklarında sessizce kalabilirler. İlk dönemlerde anne ve babayı diğer insanlardan ayırmakta güçlük çekmelerine karşın, yaşları ilerledikçe anne ve babalarına bağlılıkları aşırı derecede artabilir ve ayrıldıklarında yoğun sıkıntı yaşayabilirler.

Otistik çocuklar daha çok konuşma gecikmesi şikayeti ile hekime getirilirler. Bedensel gelişimi yaşına uygun olan otistik çocukların konuşması yaşıtlarına göre oldukça geridir. Beş yaşına geldiklerinde % 50'si ancak tek kelimelerle konuşabilmektedir. Konuşmayı, ilişki kurmaktan çok ihtiyaçlarının giderilmesi için kullanırlar. Bir kısmı ise, ileri yaşlarda bile konuşamaz ya da konuştukları hiç anlaşılmaz. Otistiklerde konuşma geriliğinin yanı sıra, söylenen sözcükleri tekrarlama ve kelime uydurma gibi konuşma bozuklukları da sıklıkla görülmektedir. Konuşmalarındaki bu gerilik ve bozukluklar onların ilişki kurmadaki zorluklarını bir kat daha artırır.

Her yaş çocuğu kendi yaşıtlarıyla oynamaktan hoşlanır. Yaşıtlarıyla bir araya geldiğinde onlarla ilgilenir ve oyun kurmaya çalışır. Otistik çocuklar ise, hep yalnız olmayı tercih eder, kalabalığa karışmaz ve hep bir köşede tek başlarına oynarlar. Kendilerine özel davranış biçimleri (kendi etraflarında defalarca dönme, tek ayak üzerinde zıplama ve odanın içinde bir köşeden diğerine koşma gibi amaçsızca tekrarlanan hareketler, vb.) ile diğer çocuklardan hemen ayırt edilebilirler. El çırpma, tüm bedeni sallama gibi olağan dışı beden hareketleri dikkat çekicidir. İlgi alanlarının kısıtlılığı nedeniyle belirli oyuncaklarıyla hep aynı biçimde ve tekrar tekrar oynarlar. Evde bulunan bazı nesnelere aşırı ilgi gösterebilirler. Mekanik aletlere ve dönen nesnelere ilgileri büyüktür. Bazı nesnelere karşı duygusal olmayan ve bize göre anlamsız aşırı bağlılıkları bulunmaktadır. Bazen bir parça ip ya da gazoz kapağı onlar için vazgeçilmez birer nesneye dönüşmektedir. Hayat içinde olası değişimlere karşı direnç gösterirler. Ev içinde bir eşyanın yerinin değişmesine izin vermez, eve alınan yeni bir eşyayı kullanmak istemezler. Değişime karşı gösterdikleri bu direnç, ailelerinin hayatında kısıtlamalara neden olabilecek derecede rahatsızlık verici olabilir. Tepkileri ani ve yersiz olabilir. Öfke patlamaları, kendine zarar verici davranışlar ya da uygunsuz sevinç nöbetleri gözlenebilir. Yaş ilerledikçe çocuğun çevresiyle aktif ilişkiye girmesi artabilir ancak bu kez belirtilen ilişkilere sınır koyamama gibi "uygunsuz davranışlar" söz konusu olabilmektedir. Zekası normal olan otistik çocuklarda -daha ileri yaşlarda- önceden olan olayları detaylı hatırlama ve akılda tutmalar görülebilir.

Yukarıda da belirtildiği gibi, otistik çocukların aileleri tarafından hekime ilk götürülme nedenleri genellikle konuşmalarındaki gecikmedir. Oysa, "çocuğun dış dünyaya kapalılığı" daha ilk bebeklik yılı içinde ilgili bir anne tarafından fark edilebilir. Kendisi ile dış dünya arasında kalın bir duvar bulunan otistik çocuklar annelerinin gösterdiği sevgi ve ilgiye büyük ölçüde kayıtsız kalırlar. Bir annenin bunu fark etmemesi mümkün değildir. Ancak, çocuğuna karşı ilgisiz ve sevgisini gösteremeyen anneler ile sağlıklı gözlem, algılama ve muhakemeden yoksun anneler bu bozuk gidişi anlamayabilirler.

Otistik çocukların tamamında olmamakla birlikte bir çoğunda zeka düzeyleri normalin altındadır. Bu durum, onların genel olarak işlevselliğini azaltan bir faktördür. Yapılan araştırmalar, otizmin toplumda yaklaşık 10.000 çocuktan 4'ünde (onbinde dört) görüldüğünü göstermiştir. Otizm, erkek çocuklarda kızlara oranla dört-beş kat daha fazla sıklıkta görülür. Otistik çocukların kardeşlerinde bu hastalığın görülme sıklığı normal çocuklara oranla daha fazladır. Kısaca, otizmin genetik bir karaktere de haiz olduğu uzmanlarca dile getirilmektedir.

OTİZMİN NEDENLERİ

Otizmin gelişimsel bir hastalık olduğu düşünülmekte ve nedeni konusunda araştırmalar hâlâ devam etmektedir. Beraberinde zeka geriliği ve epilepsi nöbetlerinin de sık bulunması biyolojik nedenlerin daha ön planda olduğunu işaret etmektedir. Kardeşler ve ikizler üzerinde yapılan araştırmalar genetik faktörlerin önemli olduğu hususunu düşündürmektedir.

Uzun yıllar otizmin nedeni olarak anne ve bebek arasındaki iletişimsizlik konu edilmiş ve bu çocukların annelerine "çocuklarıyla duygusal ilişki kurmadaki yetersizliklerinden ötürü" Buzdolabı Anne yakıştırması yapılmıştır. Ancak, daha sonra aynı anne babadan doğma diğer çocuklarda benzer sorunların olmaması ve tüm Otistik çocukların annelerinin Buzdolabı Anne modeline uymaması bu görüşü destekleyen verilerin yetersiz kaldığı fikrini doğurmuştur. Otistik çocukların/bireylerin yaklaşık % 25'inde (her dört kişiden birinde) epilepsi nöbetlerinin de bulunması ister istemez uzmanların dikkatlerini Nörobiyolojik alandaki aramalara yönlendirmiş bulunmaktadır.

Otizmin, genel olarak genetik faktörlerin yanında doğum öncesi ve sonrası bazı çevresel etkenlerden kaynaklandığı da sıklıkla ifade edilmektedir. Son yıllarda ağırlık kazanan diğer bir görüş ise, "genlere bağlı olarak beyin gelişiminde meydana gelen sorunlar"ın da otizme yol açabildiği/açabileceği hususudur.

OTİZM HAKKINDA YANLIŞ BİLİNENLER

Otizmli bireyler asla size bakmaz, göz kontağı kurmazlar.
Otizmli bireylerin %75-80'i zihinsel engellidir.
Eğitimle kaydedilen İlerleme bireyin otizmi olmadığı anlamına gelir.
Otizmli bireyler konuşmaz ya da konuşamazlar.
Otizm zamanla geçer.
Otizmli bireyler öğrenemezler.
Otizmli bireyler duyguları anlamaz, fiziksel temastan hoşlanmaz ve duyguları anlamadığı için göstermezler.
Otizmli bireyler arkadaş istemezler.
Otizmli bireyler yaşıtlarını ya da yetişkinleri anlamaz, duygudaşlık kuramazlar.
Otizmli bireyler kendi çıkarları için karşısındaki bireyleri kullanır.
Otizmli bireyler isterlerse konuşabilirler.
Otizmli bireyler gülmezler.
Otizmli bireyler etrafındaki diğer bireyleri anlamaz ya da yetişkinlerden ipuçlarını kapamazlar.
Otizmli birey daha önce yapabildiği bir şeyi tekrarlamıyorsa bu onun şımarık, asi ya da inatçı olamsından dolayıdır.
Otizm duygusal bir bozukluktur.
Otizmli çocukların hayal gücü yoktur.
Otizmin olmasının sebebi ailelerdir.
Otizm az rastlanılan bir bozukluktur.
Bütün otizmli çocuklar aynıdır.
Tüm otizmli çocuklar resimler halinde düşünür.
Otizmli bireylerin potansiyelleri ve becerileri sınırlıdır.
Bütün otizmli çocuklarda öğrenme güçlüğü vardır.
Otizmli bir çocuğun içinde bir dahi yatmaktadır.

Kaynak: https://aydinesh.saglik.gov.tr/TR,130295/2nisandunyaotizimfarkindalikgunu.html

 

 

03-04-202403-04-202403-04-202403-04-202403-04-202403-04-202403-04-202403-04-202403-04-2024

Paylaş Facebook  Paylaş twitter  Paylaş google  Paylaş linkedin
Yayın: 03.04.2024 - Güncelleme: 03.04.2024 13:26 - Görüntülenme: 20
  Beğen | 2  kişi beğendi