T.C. Mİllî Eğİtİm BakanlIğI
BALIKESİR / SUSURLUK - 5 Eylül Anadolu Lisesi

Haberler

Nis

https://www.ktb.gov.tr/

https://aregem.ktb.gov.tr/TR-46095/somut-olmayan-kulturel-miras.html

Dünya Turizm Haftası

 

Turizmin rengi, dili, dini ve ırkı olmadığı unutulmamalı, bütünü birleştirici bir parça olduğu daima hatırlanmalıdır. Bu amaçla her yıl 15-22 Nisan haftası Dünya Turizm Haftası olarak kutlanır.

Turizm, ulusal ve uluslararası düzeyde kazandığı dev boyutlarla, yatırımları ve iş hacmini geliştiren, gelir oluşturan, döviz sağlayan, istihdam alanları açan, sosyal ve kültürel hayatı etkileyen önemli toplumsal ve insancıl fonksiyonları başaran bir nitelik kazanmıştır. Bu nitelik dünyada turizme yönelik ulusal ilgiyi artırmış; turizmden beklentileri olan ülkeleri bu endüstrinin geliştirilmesine yöneltmiştir. Dövizin turizm yoluyla elde edilmesine yönelik faaliyetler, bu sektörün milli ekonomide önem kazanması sonucunu doğurmuştur. Turizmin özellikle gelişmekte olan ülkelerin ödemeler dengesine yaptığı olumlu katkı, ekonomik yönden turizmin yararlarını en önemli göstergesi olmuştur.
 
Turist ise belirli bir gelire ve boş zamana sahip olan konaklama, yeme, içme ve seyahat gibi somut dinlenme, eğlenme, merak, kültür, eğitim, spor, dini gerekler vb. soyut amaçlarla sürekli yaşadığı, çalıştığı bölgeden başka bir bölgeye seyahat eden ve gittiği bölgede en az bir gece konaklayan ekonomik anlamda tüketici olan kişi ya da kişiler topluluğudur. Turizm hizmetleri iki ana başlık altında toplanmaktadır. Bunlar, seyahat ve konaklama hizmetleridir.

 

TURİZMİN ÜLKE EKONOMİSİNE KATKISI

İlk kez karşımıza 21. Yüzyılda bazı zengin İngilizlerin Avrupa ülkelerine yapmakta oldukları geziler ile çıkmış olan turizm kelimesi, özellikle ikinci dünya savaşı sonrasında dünya çapında oldukça yaygınlaşmaya başlamıştır. Turizm kısaca kişilerin dinlenmek, eğlenmek ve yeni yerler görmek için yapmakta olduğu farklı ülkelere ya da bölgelere yapılmakta olan gezileri çekmek için yapılmakta olan ekonomik ve kültürel faaliyetlerin tümü olarak adlandırılabilir. Turistik geziler sadece bir yerden bir başka yere seyahat etmek olmamakta aynı zamanda gidilen yerin kültürünü ve tarihini de öğrenme, toplumsal olarak iletişime geçme fırsatı olmaktadır. Turizm insanların farklı güzellikleri ve farklı toplulukları tanımasına ve tarihte yaşamış kişiler hakkında bilgiler edinmesine olanak sağlamaktadır. Bu sayede kendinden sonraki gelecek nesillere daha iyi ve yaşanabilir bir dünya bırakma fırsatları da vermektedir.

İlk başlarda oldukça sınıflı bir kitleye hitap etmekte olan turizm kavramı sadece belirli maddi düzeyin üzerinde olan kişiler tarafından gerçekleştirilebilmekteydi. Ancak gün geçtikçe artan ulaşım imkanları, gelişen teknoloji sayesinde oldukça ekonomik fiyatlara bir yerden bir yere gidebilme şansı ve her kesime hitap eden sayısız konaklama seçenekleri turizmi her kesimden insan için yapılabilir konuma getirmiştir. Gelişmekte olan toplum yapısının sağlamakta olduğu tatil yapma ve turistik geziler gerçekleştirme olanağı bireyler için ne kadar eğlenme, dinlenme ve yeni yerler görerek, yeni toplumlar tanıma imkanı sağlamakta ise, ziyaret edilmekte olan bölgeler içinde büyük bir ekonomik kaynak oluşturmaktadır.

Turizm'in Ekonomiye Katkıları

Günlük hayatın stresinden ve yorgunluğundan kaçmak ve dinlenerek, yeni yerler görmek, aynı zamanda keyifli vakit geçirmek için gerçekleştirmekte olduğumuz turistik geziler, ziyaret etmekte olduğumuz bölgeler için oldukça büyük bir ekonomik kaynak olmaktadır. Ziyaretlerimiz esnasında yapmakta olduğumuz harcamalar, gittiğimiz bölge insanları için büyük gelir kaynakları olmaktadır. Ülkemizde özellikle yaz aylarında Ege ve Akdeniz bölgesinde yer almakta olan birçok turistik bölge ekonomisini tamamen turizme bağlamıştır. Bu tarz bölgelere genel olarak turistik bölge adı verilmektedir. Turizm genel manada ekonomiye büyük katkılarda bulunmakta, eğlence ve dinlenme amacı ile gerçekleştirmekte olduğumuz tüm turistik gezilerde maddi bir harcama yaparak finansal bir hareketlilik oluşmasına imkan vermiş oluruz.

Başlı başına bir sektör halini almış olan turizm birçok turistik bölge sakininin genel geçim kaynağı olmayı başarmaktadır. Özel olarak bu alanlara yönelmekte olan birçok yatırım özel kuruluşlar ve devlet kuruluşları tarafından özenle gerçekleştirilerek farklı ekonomik kaynaklar üretilmeye çalışılmaktadır. Ülkemizde bu alanda birçok atılım gerçekleştirmekte ve birçok turistik bölgesi ile turistik gezilerin uğrak mekanlarından birisi olmaktadır. 

Türkiye'de Turizm Olanakları

Ülkemiz turizm açısından tam manası ile bir cennet olmaktadır. Yaz aylarında Akdeniz ve ege bölgelerinde turistlere sağlamakta olduğu eşsiz tatil seçenekleri, birçok farklı tarihi medeniyete ev sahipliği yapmış olmasının getirdiği engin tarihi unsur ve doğa harikası olan birçok bölgesi ile farklı zevklere göre seçenekler sunmaktadır. Her yıl yerli ve yabancı milyonlarca turist çekmekte olan Antalya, Muğla gibi bölgeler ülke ekonomisine oldukça büyük katkılarda bulunmakta ve geniş bir çalışma alanı oluşturmaktadır. 

 

Bu alanda çalışmak üzere birçok eğitimli insan yetiştirmekte olan ülkemiz turistik gezilerde görev yapmak için eğitim almış bireyler ile büyük farklılıklar yaratmaktadır. Otelcilik okulları, turizm kurslar gibi birçok farklı imkan ile hizmet vermek için kaliteli çalışan gücü oluşturan ülkemiz gelen turistlere en iyi şekilde ülkemizi tanıtarak her sene daha fazla ziyaretçiyi kendine çekmeyi ve daha fazla kazanç sağlamayı amaçlamaktadır.

Nis

Polis Teşkilatı'nın 179. kuruluş yıl dönümü kutlanıyor

"Huzur ve güvenin teminatı, kahraman Türk Polis Teşkilatı'mızın kuruluşunun 179. yıl dönümü ve Polis Haftası kutlu olsun."

 

Türk Polis Teşkilatı, modern anlamda 10 Nisan 1845 tarihinde İstanbul'da kurulmuş; 'Polis' adı ile kurulan teşkilatın görevleri ise yine aynı tarihte yayınlanmış olan Polis Nizamnamesi'nde ifade edilmiştir. Yabancı elçiliklere de duyurulan bu kuruluşun ardından, huzurun ve güvenliğin devamlılığı için görevini sürdüren Polis Teşkilatı'nın kuruluşu, her yıl 4-10 Nisan tarihleri arasında çeşitli etkinliklerle ve törenlerle kutlanmaktadır. Bu nedenle 4-10 Nisan Polis Haftası olarak kabul edilmektedir.

Nis

Dünya Sağlık Örgütü Anayasası 7 Nisan 1948 tarihinde yürürlüğe girmiş ve bu nedenle her yıl 7 Nisan Dünya Sağlık Günü olarak, 7-14 Nisan tarihleri arası da Sağlık Haftası olarak kutlanmaktadır. Bu tarihlerde halk sağlığı ile ilgili bir konu seçilerek, bu konu çerçevesinde tüm dünyada çeşitli etkinlikler düzenlenmektedir.

 Sağlıklı yaşam, her insanın doğumuyla birlikte elde ettiği ve insan olmaktan dolayı kazandığı bir haktır. Sağlık kavramı hayatımızda hiç bir kavramla değiştirilemez veya ölçülemez. Sağlıklı toplumlar için öncelikle toplumun en küçük yapı taşı bireyin sağlıklı olması gerekir. Bireyler sağlıklı olduğunda toplumlar da sağlıklı olur.

DÜNYA SAĞLIK GÜNÜ/HAFTASI

"Dünya Sağlık Haftası" Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) anayasasının yürürlüğe girdiği 7 Nisan tarihi tüm dünyada sağlık günü olarak anılır ve Bu hafta Dünya Sağlık Haftası olarak kutlanır. Bu çerçevede insanların sağlıklı yaşamlarına devam etme  konusunda bilinçlendirmek amacı ile etkinlikler düzenlenir. Bu etkinliklerde Sağlığın hayatımızdaki önemi vurgulanır. Sağlık; Ruhen , bedenen ve sosyal yönden tam bir iyilik hali olarak tanımlanmaktadır. Sağlık kavramı hayatımızda hiç bir kavramla değiştirilemez veya ölçülemez. Sağlıklı toplumlar için öncelikle toplumun en küçük yapı taşı bireyin sağlıklı olması gerekir. Bireyler sağlıklı olduğunda toplumlarda sağlıklı olur. Bir ülkede hastaların  tedavi edici kurumların başarısının yanı sıra halk sağlığı yada koruyucu sağlık kurumlarının başarısı ve çalışmaları çok önemlidir. Çağımızın insanlığı tehdit eden sağlık sorunlarının başında Obezite ve Madde Bağımlılığı gelmektedir. Obezite; kalp,karaciğer,psikiyatrik gibi  kronik hastalıklara sebep olmaktadır. Obezite sorunu yemek yeme alışkanlıklarımızı ve düzenli spor yapılarak çözülebilecek bir problemdir. Özellikle ABD başta olmak üzere tüm dünyada obezite ile  savaş devam etmektedir. Ülkemizde obezite ile mücadelede ki  Sağlık Bakanlığımızın başarısı takdirle karşılanmaktadır. Çalışmalar okullarımızda da Beslenme Dostu Okullar projesi kapsamında planlanmakta ve uygulanmaktadır. Madde bağımlılığı bireyleri, toplumları ve insanlığı tehdit eden hastalıkların başında gelir. Sigara kullanımı da madde bağımlılığı arasına girmektedir. Narkotik madde kullanımının  tüm dünyada yaygınlaşması psikolojik hastalıklardan tutunda bir çok kronik hastalığı da beraberinde getirir. Bu konuda bir çok sivil toplum örgütü ve bir çok ülke hükümetleri savaşa devam etmektedir. Türkiye'nin sağlık alanındaki başarıları vatandaşlarımız kadar , tüm dünyanın da ilgisini çekmiştir. Her birey tüm dünyanın neresinde olursa olsun kaliteli sağlıklı bir yaşam hakkına sahiptir.Ülkemiz sağlık çalışanlarını verdikleri emeklerden dolayı tebrik ediyor, Herkese sağlıklı bir yaşam diliyoruz.

Aşağıdaki linklerden Sağlık Haftası ile ilgili verilere ulaşabilirsiniz. 

Okul Sağlığı : https://hsgm.saglik.gov.tr/tr/okul-sagligi

Beslenme : https://hsgm.saglik.gov.tr/tr/beslenme.html

 Obezite : https://hsgm.saglik.gov.tr/tr/beslenme.html

Tuz ve Sağlık: https://hsgm.saglik.gov.tr/tr/tuz-ve-saglik

Fiziksel Aktivite: https://hsgm.saglik.gov.tr/tr/fiziksel-aktivite

Diyabet: https://hsgm.saglik.gov.tr/tr/diyabet

Metabolizma ve  Çölyak: https://hsgm.saglik.gov.tr/tr/metabolizma-ve-colyak 

Nis

https://www.kvkk.gov.tr/Icerik/7848/7-Nisan-Kisisel-Verileri-Koruma-Gunu

 https://www.kvkk.gov.tr/Icerik/7214/7-Nisan-Kisisel-Verileri-Koruma-Gunu#:~:text=Bilindi%C4%9Fi%20gibi%206698%20say%C4%B1l%C4%B1%20Ki%C5%9Fisel,bir%20d%C3%B6nemin%20ba%C5%9Flamas%C4%B1na%20neden%20olmu%C5%9Ftur.

 

Bilindiği gibi 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu 7 Nisan 2016 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kanunun yürürlüğe girmesi, ülkemizde kişisel verilerin korunması alanında yeni bir dönemin başlamasına neden olmuştur. 1 Eylül 2018 tarihli ve 30522 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan MEB Eğitim Kurumları Sosyal Etkinlikler Yönetmeliğinde yapılan düzenleme ile "Kişisel Verileri Koruma Kulübü" kurulması ve 7 Nisan gününün "Kişisel Verileri Koruma Günü" olarak kutlanması kararlaştırılmıştır.

7 Nisan Kişisel Verileri Koruma Günü

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu 7 Nisan 2016 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

7 Nisan Kişisel Verileri Koruma Günü

Kanunun yürürlüğe girmesi, ülkemizde kişisel verilerin korunması alanında yeni bir dönemin başlamasına neden olmuştur. 1 Eylül 2018 tarihli ve 30522 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan MEB Eğitim Kurumları Sosyal Etkinlikler Yönetmeliğinde yapılan düzenleme ile "Kişisel Verileri Koruma Kulübü" kurulması ve 7 Nisan gününün "Kişisel Verileri Koruma Günü" olarak kutlanması kararlaştırılmıştır.

Kişisel Veri Nedir?

Kişisel veri, kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgiyi ifade etmektedir. Bu bağlamda sadece bireyin adı, soyadı, doğum tarihi ve doğum yeri gibi onun kesin teşhisini sağlayan bilgiler değil, aynı zamanda kişinin fiziki, ailevi, ekonomik, sosyal ve sair özelliklerine ilişkin bilgiler de kişisel veridir. Bir kişinin belirli veya belirlenebilir olması, mevcut verilerin herhangi bir şekilde bir gerçek kişiyle ilişkilendirilmesi suretiyle, o kişinin tanımlanabilir hale getirilmesini ifade eder. Yani verilerin; kişinin fiziksel, ekonomik, kültürel, sosyal veya psikolojik kimliğini ifade eden somut bir içerik taşıması veya kimlik, vergi, sigorta numarası gibi herhangi bir kayıtla ilişkilendirilmesi sonucunda kişinin belirlenmesini sağlayan tüm halleri kapsar. İsim, telefon numarası, motorlu taşıt plakası, sosyal güvenlik numarası, pasaport numarası, özgeçmiş, resim, görüntü ve ses kayıtları, parmak izleri, genetik bilgiler gibi veriler dolaylı da olsa kişiyi belirlenebilir kılabilme özellikleri nedeniyle kişisel verilerdir.

 

Kişisel Veri, Kişisel Verilerin İşlenmesi, Veri Sahibi, Kişisel Verilerin Korunması hakkında ve daha fazla bilgi edinmek için https://www.kvkk.gov.tr/ adresini ziyaret ediniz.

 

Nis

2 NİSAN DÜNYA OTİZM FARKINDALIK GÜNÜ

OTİZM NEDİR?

Günümüzde her 150 çocuktan birini etkileyerek, çocuklar arasında en hızlı yaygınlaşan nörolojik bozukluk olması ile dünya genelinde hızla yayılan bir hastalık olarak görülüyor...
Dünyada bu yıl şeker, kanser ve AIDS dahil olmak üzere bir çok hastalıktan daha fazla sayıda otizm teşhisi alınması öngörülüyor...
İstatistikler genetik temelli olduğunu gösteriyor. Çevresel faktörler de dahil olmak üzere, nedenlerinin bulunması için yoğun araştırmalar devam ediyor...
Kesinlikle ülke, ırk, kültür ya da sosyo-ekonomik farklılık gözetmiyor...
Bugün için bilinen en etkili tedavisi yoğun bireysel eğitim...

DÜNYA OTİZM FARKINDALIK AYI
2 Nisan, tüm dünyada otizm konusunda farkındalık yaratmak ve otizm ile ilgili sorunlara çözüm bulmak amacıyla, 2008 yılında Birleşmiş Milletler tarafından "Dünya Otizm Farkındalık Günü" (2nd April World AutismAwarenessDay) olarak ilan edilmiştir. 2 Nisan'da başlayan "Otizm Farkındalık Ayı" çerçevesinde tüm dünyada otizmle ilgili araştırmaların teşvik edilmesi ve bilinirliğin artırılarak, erken teşhis ve tedavinin yaygınlaştırılması hedefleniyor.

2 Nisan BM Tarafından Dünya Otizm Günü Olarak Kabul Edildi

Çocuk dendiğinde aklımıza neşe, canlılık, bitmek ve tükenmek bilmeyen birenerji gelir. Genellikle çevremizde bu tip çocuklarla karşılaşır ve onların oyun ve hayal dünyalarını hayretler içinde seyrederiz. Aslında, çocukları sevimli ve cana yakın kılan da bu özellikleridir. Ancak, çevresinde olup bitenlere karşı ilgisiz, dış dünya ile adeta bağını koparmış, kendi dünyasında yaşamaya çalışan çocuklar da vardır. Bu çocukların en belirgin özellikleri sosyal ilişki kurmada yaşadıkları güçlüklerdir. Bu nedenle, bebeklik dönemi sonrasında bu çocukları toplum içinde hemen fark edebilirsiniz. Etraflarında örülü o kalın duvarı aşmak, ya da deyim yerindeyse içinde yaşamakta oldukları örülü hayatlarına küçücük bir pencere açabilmek için hayli zorlanacağınız bu çocuklara OTİSTİK ÇOCUKLAR denmektedir.

"Otizm" kavramını ilk kez LeoKanner (1943) Tıp literatürüne kazandırmıştır. 1944 yılından itibaren dünyada farklı bir engel grubu olarak nitelendirilen Otizm, haliyle Otistik bireylerin mevcut eğitim öğretim ortamlarından yararlanmalarına engel olan bir rahatsızlık türüdür.

Genel olarak bireylerde toplumsal etkileşim ve iletişimin önemli ölçüde bozuk ve anormal gelişimi ile ilgi ve etkinliklerin belirgin sınırlılığı gibi özelliklerle kendini gösteren ve üç yaşından önce:

Toplumsal etkileşim,
Toplumsal iletişimde kullanılan dil,
Sembolik ya da imgesel oyun, vb.
gibi alanlardan en az birinde baş gösteren gecikme ya da anormal işlevlere sahip yaygın gelişimsel bozukluğa "Otizm" denmektedir.

Otizm, çocuklarda beyin sistemindeki fizyolojik fonksiyonların ve kimyasal dengenin bozulmasıyla, üç yaşından önce ortaya çıkan yaygın gelişimsel bir bozukluktur. Bu bozukluk, çoğu kez genetik nedenlere bağlı olarak da ortaya çıkabilmektedir.

 1 02.04.2021 176

A- "OTİZM"İN BELİRTİLERİ

Otizmin belirtilerini kısaca:

Dil gelişimi bakımından,
İletişim bakımından,
Sosyal beceriler bakımından,
Davranış ve aktiviteler bakımından
olmak üzere 4 ana grupta incelemek mümkündür.

Otistik bir çocukta yukarıdaki temel belirtilerin tümü birden oluşmayabilir. Genellikle erken tanı ve disiplinli bir tedaviyle otistik çocukların normal bir okula devam edebilmeleri her zaman mümkün olabilmektedir. Bunun dışında, otizm tanısı konmasa bile, kısmen otizmin belli semptomlarını gösteren çocuklara da rastlanabilmektedir. Bu semptomları yansıtan çocukların da belli gelişim alanlarında ister istemez bazı problemlerin var olduğu/olabileceği düşünülmelidir. Söz konusu gelişim alanlarının öncelikle eğitimciler ya da aileler tarafından uygulanabilen eğitim programlarıyla desteklenmesi gerekir. Bu tip sorunu olan çocukların aileleri, belirli aralıklarla gelişim kontrolleri yaptırarak, sorunlu alanlardaki geriliği ve gelişmeyi izlemeli ve bu alanları nasıl destekleyebilecekleri konusunda profesyonel yardım almalıdırlar.

Bebeklerde Otistik Belirtiler Ne Zaman başlar?

Genellikle bebekliğin ilk iki yılı içinde otizme ait belirtilerin başlaması beklenir. Bu belirtiler nadiren daha geç yaşta da başlayabilir. Otizm belirtileri çocuğun yaşına ve gelişim düzeyine göre çok farklılıklar gösterebilir. Bebekliğin ilk dönemlerinde annelerin bebeklerinde ilk fark ettikleri belirti; çocuklarının diğer çocuklara nazaran daha az güldükleridir. Annenin bedensel teması, çocuğunu kucaklaması ve öpmesi her çocuğun arzuladığı bir işlev olmasına karşın, bu yaklaşım Otistik çocukları rahatsız eder. Çünkü bu çocuklar sevilmekten hoşlanmazlar ve çoğu kez tepki gösterirler. Anne ve babanın seslenmesine karşın cevap vermeyerek tepkisiz kalmaları ister istemez çoğu aileye "çocuklarının sağır olduğunu" bile düşündürtmektedir. Çevredeki insanların görünümleri, hareket ve davranışları onların dikkatlerini çekmez. Dışarıdan izlendiklerinde, adeta çevrelerinde kimse yokmuş gibi davranırlar. İnsanlarla göz göze gelmekten kaçınırlar. Yalnızlığı severler ve yalnız bırakılmaya tepki göstermezler.

Normal çocuklar, uyumadıkları dönemlerde yatakta kalmak istemez ve annelerinden ilgi beklerler. Ancak otistik çocuklar uyumadıkları halde saatlerce yataklarında sessizce kalabilirler. İlk dönemlerde anne ve babayı diğer insanlardan ayırmakta güçlük çekmelerine karşın, yaşları ilerledikçe anne ve babalarına bağlılıkları aşırı derecede artabilir ve ayrıldıklarında yoğun sıkıntı yaşayabilirler.

Otistik çocuklar daha çok konuşma gecikmesi şikayeti ile hekime getirilirler. Bedensel gelişimi yaşına uygun olan otistik çocukların konuşması yaşıtlarına göre oldukça geridir. Beş yaşına geldiklerinde % 50'si ancak tek kelimelerle konuşabilmektedir. Konuşmayı, ilişki kurmaktan çok ihtiyaçlarının giderilmesi için kullanırlar. Bir kısmı ise, ileri yaşlarda bile konuşamaz ya da konuştukları hiç anlaşılmaz. Otistiklerde konuşma geriliğinin yanı sıra, söylenen sözcükleri tekrarlama ve kelime uydurma gibi konuşma bozuklukları da sıklıkla görülmektedir. Konuşmalarındaki bu gerilik ve bozukluklar onların ilişki kurmadaki zorluklarını bir kat daha artırır.

Her yaş çocuğu kendi yaşıtlarıyla oynamaktan hoşlanır. Yaşıtlarıyla bir araya geldiğinde onlarla ilgilenir ve oyun kurmaya çalışır. Otistik çocuklar ise, hep yalnız olmayı tercih eder, kalabalığa karışmaz ve hep bir köşede tek başlarına oynarlar. Kendilerine özel davranış biçimleri (kendi etraflarında defalarca dönme, tek ayak üzerinde zıplama ve odanın içinde bir köşeden diğerine koşma gibi amaçsızca tekrarlanan hareketler, vb.) ile diğer çocuklardan hemen ayırt edilebilirler. El çırpma, tüm bedeni sallama gibi olağan dışı beden hareketleri dikkat çekicidir. İlgi alanlarının kısıtlılığı nedeniyle belirli oyuncaklarıyla hep aynı biçimde ve tekrar tekrar oynarlar. Evde bulunan bazı nesnelere aşırı ilgi gösterebilirler. Mekanik aletlere ve dönen nesnelere ilgileri büyüktür. Bazı nesnelere karşı duygusal olmayan ve bize göre anlamsız aşırı bağlılıkları bulunmaktadır. Bazen bir parça ip ya da gazoz kapağı onlar için vazgeçilmez birer nesneye dönüşmektedir. Hayat içinde olası değişimlere karşı direnç gösterirler. Ev içinde bir eşyanın yerinin değişmesine izin vermez, eve alınan yeni bir eşyayı kullanmak istemezler. Değişime karşı gösterdikleri bu direnç, ailelerinin hayatında kısıtlamalara neden olabilecek derecede rahatsızlık verici olabilir. Tepkileri ani ve yersiz olabilir. Öfke patlamaları, kendine zarar verici davranışlar ya da uygunsuz sevinç nöbetleri gözlenebilir. Yaş ilerledikçe çocuğun çevresiyle aktif ilişkiye girmesi artabilir ancak bu kez belirtilen ilişkilere sınır koyamama gibi "uygunsuz davranışlar" söz konusu olabilmektedir. Zekası normal olan otistik çocuklarda -daha ileri yaşlarda- önceden olan olayları detaylı hatırlama ve akılda tutmalar görülebilir.

Yukarıda da belirtildiği gibi, otistik çocukların aileleri tarafından hekime ilk götürülme nedenleri genellikle konuşmalarındaki gecikmedir. Oysa, "çocuğun dış dünyaya kapalılığı" daha ilk bebeklik yılı içinde ilgili bir anne tarafından fark edilebilir. Kendisi ile dış dünya arasında kalın bir duvar bulunan otistik çocuklar annelerinin gösterdiği sevgi ve ilgiye büyük ölçüde kayıtsız kalırlar. Bir annenin bunu fark etmemesi mümkün değildir. Ancak, çocuğuna karşı ilgisiz ve sevgisini gösteremeyen anneler ile sağlıklı gözlem, algılama ve muhakemeden yoksun anneler bu bozuk gidişi anlamayabilirler.

Otistik çocukların tamamında olmamakla birlikte bir çoğunda zeka düzeyleri normalin altındadır. Bu durum, onların genel olarak işlevselliğini azaltan bir faktördür. Yapılan araştırmalar, otizmin toplumda yaklaşık 10.000 çocuktan 4'ünde (onbinde dört) görüldüğünü göstermiştir. Otizm, erkek çocuklarda kızlara oranla dört-beş kat daha fazla sıklıkta görülür. Otistik çocukların kardeşlerinde bu hastalığın görülme sıklığı normal çocuklara oranla daha fazladır. Kısaca, otizmin genetik bir karaktere de haiz olduğu uzmanlarca dile getirilmektedir.

OTİZMİN NEDENLERİ

Otizmin gelişimsel bir hastalık olduğu düşünülmekte ve nedeni konusunda araştırmalar hâlâ devam etmektedir. Beraberinde zeka geriliği ve epilepsi nöbetlerinin de sık bulunması biyolojik nedenlerin daha ön planda olduğunu işaret etmektedir. Kardeşler ve ikizler üzerinde yapılan araştırmalar genetik faktörlerin önemli olduğu hususunu düşündürmektedir.

Uzun yıllar otizmin nedeni olarak anne ve bebek arasındaki iletişimsizlik konu edilmiş ve bu çocukların annelerine "çocuklarıyla duygusal ilişki kurmadaki yetersizliklerinden ötürü" Buzdolabı Anne yakıştırması yapılmıştır. Ancak, daha sonra aynı anne babadan doğma diğer çocuklarda benzer sorunların olmaması ve tüm Otistik çocukların annelerinin Buzdolabı Anne modeline uymaması bu görüşü destekleyen verilerin yetersiz kaldığı fikrini doğurmuştur. Otistik çocukların/bireylerin yaklaşık % 25'inde (her dört kişiden birinde) epilepsi nöbetlerinin de bulunması ister istemez uzmanların dikkatlerini Nörobiyolojik alandaki aramalara yönlendirmiş bulunmaktadır.

Otizmin, genel olarak genetik faktörlerin yanında doğum öncesi ve sonrası bazı çevresel etkenlerden kaynaklandığı da sıklıkla ifade edilmektedir. Son yıllarda ağırlık kazanan diğer bir görüş ise, "genlere bağlı olarak beyin gelişiminde meydana gelen sorunlar"ın da otizme yol açabildiği/açabileceği hususudur.

OTİZM HAKKINDA YANLIŞ BİLİNENLER

Otizmli bireyler asla size bakmaz, göz kontağı kurmazlar.
Otizmli bireylerin %75-80'i zihinsel engellidir.
Eğitimle kaydedilen İlerleme bireyin otizmi olmadığı anlamına gelir.
Otizmli bireyler konuşmaz ya da konuşamazlar.
Otizm zamanla geçer.
Otizmli bireyler öğrenemezler.
Otizmli bireyler duyguları anlamaz, fiziksel temastan hoşlanmaz ve duyguları anlamadığı için göstermezler.
Otizmli bireyler arkadaş istemezler.
Otizmli bireyler yaşıtlarını ya da yetişkinleri anlamaz, duygudaşlık kuramazlar.
Otizmli bireyler kendi çıkarları için karşısındaki bireyleri kullanır.
Otizmli bireyler isterlerse konuşabilirler.
Otizmli bireyler gülmezler.
Otizmli bireyler etrafındaki diğer bireyleri anlamaz ya da yetişkinlerden ipuçlarını kapamazlar.
Otizmli birey daha önce yapabildiği bir şeyi tekrarlamıyorsa bu onun şımarık, asi ya da inatçı olamsından dolayıdır.
Otizm duygusal bir bozukluktur.
Otizmli çocukların hayal gücü yoktur.
Otizmin olmasının sebebi ailelerdir.
Otizm az rastlanılan bir bozukluktur.
Bütün otizmli çocuklar aynıdır.
Tüm otizmli çocuklar resimler halinde düşünür.
Otizmli bireylerin potansiyelleri ve becerileri sınırlıdır.
Bütün otizmli çocuklarda öğrenme güçlüğü vardır.
Otizmli bir çocuğun içinde bir dahi yatmaktadır.

Kaynak: https://aydinesh.saglik.gov.tr/TR,130295/2nisandunyaotizimfarkindalikgunu.html

 

 

Nis

Kanser bir hücre hastalığıdır. Hücre, canlıların yapı taşıdır. Yapıları ve işlevleri birbirine benzeyen hücreler bir araya gelerek dokuları, dokular birleşerek organları ve sistemleri oluştururlar.

Hücrenin ana özelliği bölünüp çoğalmasıdır. Bölünüp çoğalan hücreler vücuttan atılır. Kanser, hücrenin olağandışı bölünüp çoğalmasıdır. Kanserli hastalarda hücre, canlının zararına çoğalır. Organların işlevlerini yapmalarını engeller.

Halk sağlığı yönünden kanserin önemi; hastalığın öldürücü olması ve sık görülmesidir. Bu açıdan bakıldığında kanser hastalığı dünyanın en önemli sağlık sorunudur.

Kanserle savaşabilmek, zararlarını azaltabilmek için halka hastalığın önemini ve kanserle savaş yollarını anlatmak gerekir.

Tıp biliminin gelişmesi, insanların eskiye göre daha bilinçli yardım istemeleri, pek çok insanı kanserden kurtarıyor. Gün geçtikçe, kanserden kurtulanların oranı daha da artacaktır.

Kanser konusunda hastaya yardımcı olmak, hastalıkla ilgili araştırmaları desteklemek, doktorların eğitimine yardımcı olmak için 1947 yılında Ankara´da Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu adı ile bir dernek kuruldu. Dernek kuruluşundan bu yana yurttaşları kanserin erken tanımı ve iyileştirme konularında uyarıyor. Kanser hakkında bilgili olmamız için çalışmalar yapıyor. Bu kuruluş 1952 yılından beri Türk Kanser Haberleri adlı bir dergi çıkarmakta, isteyenlere dergiyi parasız göndermektedir.

1956 yılında Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu´nun önerisi ile Nisan ayının ilk haftası ülkemizde Kanser Savaş Haftası olarak kabul edildi. Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu´nun çabaları ile yurdumuzda ilk kanser hastanesi, 1956 yılında Ankara´da açıldı.

Kanser hastalığının gerçek nedeni tam olarak bilinmiyor. Ancak çok alkol ve sigara içenlerde, boya işlerinde çalışanlarda, kimyasal maddelerle uğraşanlarda, güneş ve röntgen ışınları altında uzun süre kalanlarda hastalık daha çok görülmektedir.

 Bir hastalıktan korunmak için o hastalığın nedenlerinin bilinmesi önemlidir. Bugün kanserin nedeni tam olarak bilinmemektedir. Kansere karşı alınacak önlemlerde, yapılacak savaşta temel ilke; kanser etkenlerinden kaçınmak ve hastalığın erken tanımıdır.

Kanser konusunda sık sık uluslararası konferanslar, seminerler, kongreler düzenlenir. Bu toplantılarda kanserin nedenleri, kanserden korunma yöntemleri, hastalığın erken tanımı ve iyileştirme yolları tartışılır. Yeni bulgular, yeni ilaçlar tanıtılır. Ülkemizde de son yıllarda bu tür çalışmalara ağırlık verilmiştir. Doktorlarımızın kanser konusundaki araştırmaları, uluslararası toplantılarda ilgiyle izlenmektedir.

Tıp biliminin gelişmesi, insanların eskiye göre daha bilinçli yardım istemeleri, pek çok insanı kanserden kurtarıyor. Gün geçtikçe kanserden kurtulanların oranı daha da artacaktır.

Kanser hemen her organda görülmektedir. Ancak bazı organlarda daha çok dikkati çekmektedir. 

Akciğer Kanseri: Ölüm oranı en fazla olan kanserdir. Sigara içen­lerde daha sık görülür.


Sindirim Sistemi Kanseri: Mide ve Kalın bağırsak kanseri önemli organ kanserleridir.

Meme Kanseri: Elle tanımı yapılabildiğinden tedavi ve iyileşme oranı en çok olan kanser türüdür. 

Kanser Savaş Haftası boyunca sergiler açılır. Hastalığın halka tanıtılmasına çalışılır. Gazetelerde, dergilerde, radyo ve televizyonda hastalıktan korunma yolları anlatılır. Yapılan araştırmalar yeni buluşlar, yeni ilaçlar açıklanır. Halk bu konuda aydınlatılır.

Bu hafta öğrendiklerimizi yaşamımız süresince unutmayalım. Bu konuda çevremizdeki insanları uyaralım. Kanserle ilgili en küçük kuşkuya düşüldüğünde hemen doktora başvurmak gerektiğini anlatalım. Unutmayalım; kanserin erken belirlenmesi, iyileşmesini çok kolaylaştırır.

 

 

KANSERİN ÖN BELİRTİLERİ

 

 


* Vücudun herhangi bir yerinde nedeni bilinmeyen şişkinlikler, sertlikler,
* İyileşmeyen yaralar,
* Vücudun çeşitli yerlerindeki benlerde ve siğillerde, renk ve büyük­lük değişmeleri,
* Durdurulamayan kanamalar,
* Ses kısıklığı,
* Geçmeyen öksürük
* Nedeni anlaşılamayan ateş ye zayıflama,
* Büyük aptes alışkanlıklarındaki değişiklikler.

Kanser hem dünyada hem de ülkemizde sebebi bilinen ölümler sıralamasında kardiyovasküler hastalıklardan sonra ikinci ölüm sebebi olması açısından önemli bir toplum sağlığı problemidir. Özellikle ortaya çıkışının önlenebildiği, taramalarla ölümün yok edilebildiği ve erken teşhis edildiğinde tedavinin yaşam kalitesine çok şey katabildiği kanser türlerini göz önüne alırsak korunmanın önemi artmaktadır

Dünyada her yıl 14 milyon kişinin yakalandığı ve 8,2 milyon kişinin ölümüne sebep olan kanser; yaş, cinsiyet, dil, din, ırk ayırımı yapmaksızın tüm insanları etkilemektedir. Kanserde benzer seyir devam ettiği takdirde, 2030 yılında 22 milyon yeni vaka ortaya çıkması beklenmektedir. Ülkemizde ki en son resmi rakamlar değerlendirildiğinde bir yıl içerisinde yaklaşık 96.200 erkek ve 67.200 kadının kanser teşhisi aldığı tahmin edilmektedir.

Son 5 yıl verileri değerlendirildiğinde; kanser sıklığında herhangi bir artış ya da azalış olmadığı söylenebilir (Şekil 1).Türkiye'de görülmekte olan kanserin sıklığı Avrupa Birliği ülkeleri ve Amerika gibi gelişmişlik düzeyi yüksek olan ülkelere göre daha düşüktür.

Bireyler ve toplumlar, yaygın kanser türlerinin en az üçte birinin daha sağlıklı bir beslenme biçiminin seçilmesi, tütün ürünlerinden uzak durulması, fiziksel aktivitenin arttırılması ve alkol kullanımının azaltılması ile önlenebileceği konusunda bilgilendirilmelidir. Ayrıca ultraviyole radyasyondan korunma, mesleksel ve çevresel maruziyetlerin önüne geçilmesi ile kanser yükü daha da aza indirgenecektir.

Dünyada ve Türkiye'de kanserin önemli bir kısmı önlenebilen kanserlerdir. Özellikle ülke verilerimiz değerlendirildiğinde tütün ve obesite ile mücadele programımız kanser kontrolünün en önemli yapıtaşlarını oluşturmaktadır. Hiç kuşkusuz ki kanser tedavi üzerine yapılan yatırımlar ile değil, ancak önleme ve erken teşhis üzerine yöneltilen eylem planları ile kontrol altına alınabilir. Bunlarla beraber alkol ile mücadele, fiziksel aktivetinin arttırılması, tuzun kısıtlı kullanılması, enfeksiyon ajanları ile mücadele de çok önemli unsurlardır. Kanser kontrolünde en önemli yapıtaşı elinizde doğru, tam ve güvenilir veri olmasıdır. Dünya nüfusunun aktif kanser kayıtçılığı açısından sadece %8'i takip edilirken, 2014 yılında 81 ilimizde de aktif kanser kayıt merkezi hizmetleri başlayamış ve kanser kayıtçılığında %100 kapsama oranına ulaşılmıştır. Kanser türlerinin uyarılarını erken keşfetmek, bulgularını araştırmak ve ileri tetkik için hastaların sevk edilmesi erken tanı şansını arttırmaktadır.

Bu nedenle, kanserde erken tanı programları toplumun, sağlık çalışanlarının ve politika oluşturucularının bilgisini arttırmayı hedeflemeli, erken tanı olanakları hakkındaki farkındalığı arttırmalıdır. Ülkemizde meme, kalın bağırsak ve rahim ağzı kanserleri için toplumun kaynaklarına ve hastalık yüküne uygun olarak tarama programları yürütülmektedir. Toplum tabanlı kanser taramalarına yönelik, ülke genelinde Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezleri (KETEM) kurulmuş olup hâlihazırda ülkemizde 33'ü mobil olmak üzere 199 adet KETEM mevcuttur. Yeni KETEM'ler olabildiğince hastane dışında ulaşımı daha kolay Sağlıklı Yaşam Merkezi şeklinde planlanmakta olup tarama oranlarımız yeni açılan KETEM'lerle birlikte giderek artmaktadır

Mrt

https://sanaltur.mk.gov.tr/

Kitap ile İlgili Sözler

Kitap aklın ilacıdır.

Kitap en iyi dosttur.

Kitabı dolaba değil, kafana koy.

İnsanlar ölür, kitaplar ölmez.

Uygarlık yapısının temeli kitaptır.

Kitap akıl öğreten bir dosttur.

 Kitabı dolaba değil, kafana koy.

Uygarlık yapısının temeli kitaptır.

 Bilen unutur, kitaplar unutmaz.

Kitaplar ruhun gıdasıdır. (Japon atasözü)

 Bilgin unutmuş, kitap unutmamış.

Kitaplar zekanın çocuklarıdır. (J.Swift)

Kitap, tek ölümsüzlüktür. (RufusChoote)

Kitaplar hiç aldatmayan dostlarımızdır.

 Kitaplar da dostlar gibi iyi seçilmelidir.

Kitaplar hiç solmayacak bitkilerdir. (Herrick)

 Kitapsız büyüyen çocuk, susuz ağaca benzer.

Kitaplar, sessiz öğretmenlerdir. (Gellius)

Bir insanın değeri okuduğu kitaplara eşittir.

Okunması gereken kitaplar az okunur. (Orson Welles)

Kitapsız bir ev, ruhsuz bir vücut demektir. (Cicero)

Kitaplar, aklın tedavi yerleridir. (Didorus Siculus)

Hayatta korkmayacağınız tek şey doğru kitaptır.

Kitap, imbikten süzülmüş hayattır. (Orhan Burian)

 En eski kitaplar bile onları okumamış kişiler için yenidir.

Beden eğitimi vücut için ne ise, okumak da beyin için odur.

 Hiçbir gemi, bizi bir kitap kadar uzaklara götüremez.

Kitaplar yaşadıkça  geçmiş  diye bir şey olmayacaktır. (Bulver Lytton)

İnsan bir kitabı her açışında yeni bir şey öğrenir. (Çin atasözü)

Kitap, sağırlara seslenen dilsiz dostlardır. (Hollanda atasözü)

Kitap, insanın cebinde taşıdığı bir bahçe gibidir. (Arap atasözü)

Bir tek kitap yazmak için yarım kitaplık okuyunuz. (Samuel Johnson)

Gençliğini kitaplarla beslemeyen ulusların sonu acıdır. (Ovidius)

Kitap, hiç aldatmayan bir arkadaştır. (G.De Pixerecourt)

Kitapsız yaşamak, kör, sağır, dilsiz yaşamaktır. (Seneca)

Okuma hevesini dünyanın bütün hazinelerine değişmem. (Gibbon)

 Kitaplarım, bana yetecek kadar büyük bir krallıktır. (Shakespeare)

Yabani uluslar dışında her ülke kitaplar tarafından yönetilir. (Voltaire)

Okuma zevkini kazanamayanın öğrenimi yarıda kalmış demektir. (P. Fecaat)

Mümkün olsaydı her karış toprağa buğday eker gibi kitap ekerdim. (Horace)

Hiçbir eğlence okumak gibi ucuz, hiçbir zevk de okumak kadar kalıcı olamaz.

İnsan ne kadar çok kitap okursa o kadar çok büyüyeceğini bilmelidir. (John Bangs)

Bir kitap yürekten gelmişse ancak o zaman başka yüreklere ulaşabilir. (Carylee)

Etrafın seni sıktığı zaman kitap oku… (Sabahattin Ali)

Bizim gençliğimizde, “Seni seviyorum” denmezdi. Kitap hediye edilirdi.(Cahit Zarifoğlu)

İyi seçilmiş kitapları okumak, geçmiş yüzyılların seçkin zekalarıyla önceden düzenlenmiş bir konuşmaya katılmak gibidir. (Descartes)

Kitabın etkisini gördükten sonra, hükümdarlar bile kitap yazmaya başladılar. (Alfred de Vigny)

Kitap, içimizdeki donmuş denizin buzlarını kırmaya yarayan bir gereçtir. (Franz Kafka)

Okunan bir kitap insan zekasını daha fazla genişletir. Onun için bir daha eski haline gelmek imkansızdır. (O.VV.Holmes)

Okuduğunuz kitap sizi fikren yükseltir, içinizi asil ve mert duygularla doldurursa onun hakkında yargıya varmak için bir duygu yeterlidir. (Pope)

Kitaplar, benim sevgili dostlarım, gerçek yol gösterenlerimdir. Çünkü ikiyüzlülük etmeden bana görevimi hatırlatırlar. (Benjamin Franklin)

Kitapları seviyor musunuz? O halde bütün hayatınız boyunca mesut olacaksınız demektir. (Jules Clarette)

Bazı kitaplar tad almak, bazı kitaplar yutulmak, bazı kitaplar da çiğneyip sindirmek içindir. (Bacon)

Son sayfasını okuyup bitirdiğimizde bir dostunuzu kaybettiyseniz, okuduğunuzun gerçekten iyi bir kitap olduğuna inanabilirsiniz. (Faul Svveney)

“Kitap bir limandı benim için. Kitaplarda yaşadım. Ve kitaptaki insanları sokaktakilerden daha çok sevdim. Kitap benim has bahçemdi. Hayat yolculuğumun sınır taşları kitaplardı.” (Cemil Meriç)

 Bir kitabı okuyup bitirdiğiniz zaman, bunu yazan keşke çok yakın bir arkadaşım olsaydı da, canım her istediğinde onu telefonla arayıp konuşabilseydim diyorsanız, o kitap bence gerçekten iyidir.

(J.D. Salinger)

Kimse bir kitap kaybetmek istemez. Bir daha okumayacak olsak da başlığında eski, belki de kaybolmuş bir duyguyu taşıyan bir kitabı kaybetmektense bir yüzük, saat veya şemsiye kaybetmeyi yeğleriz.  (Carlos Maria Dominguez)

 “İtiraf ediyorum, kitap okumak kadar eğlenceli bir şey yokmuş! İnsan kitap okumak dışında her şeyden çabucak sıkılıveriyor. Kendime ait bir ev sahibi olduğumda, şöyle muazzam bir kütüphane edinmeyi başaramazsam kahrolurum.” JaneAusten

Bir insanı öldüren, Tanrı?nın aynası, akıl sahibi bir yaratığı öldürmüş olur; ama aklın ürünü olan kitabı yok eden, aklın kendisini yok etmiş olur. - John Milton

İyi kitap kendini över. - Alman atasözü

Okuyabilirseniz her insan bir kitaptır. - W. ElleryChanning

Kitaplar zekanın çocuklarıdır. - Jonathan Swift

Kitaplıklar aklın tedavi yerleridir. - D. Scilus

Okumasını biliyorsan her insanın bir kitap olduğunu görebilirsin. - DenisDiderot

Okumak, kadın ve erkek her Müslümana farzdır. - Muhammed bin Abdullah

Niye kitap okumuyorlar? demek; ""Niye piyano çalmıyorlar?"" demek gibi bir şeydir. Kafayı kitap okumaya alıştırmak parmakları piyano çalmaya alıştırmaktan kolay değildir. Ona göre yetişmek, ona göre hazırlanmak lazım gelirdi. Okumak bir kitaptan alınan elemanlarla kendine manevi bir dünya yapmak, onun içinde tek başına yaşayabilmek demektir. Bu, ta çocukluktan başlayan uzun alışkanlıklar ve egzersizler neticesidir. - Reşat Nuri Güntekin

İyi kitaplar okumak geçmiş yüzyılların en iyi insanlarıyla sohbet etmek gibidir. - Rene Descartes

İlk defa yeni bir kitap okumaktansa okunmuş bir kitabı tekrar okumak daha yararlıdır. - LordDudley

Kitapları yakmaktan daha büyük bir suç varsa o da onları okumamaktır. - Joseph Brodsky

Bugünün gerçek üniversitesi, bir kitaplıktır. - T. Carlyle

Okuma ihtiyacı barut gibidir, bir kere tutuşunca artık sönmez. - Victor Hugo

Eğer bir insan bir kitabı okuduktan sonra, onu tekrar okumaktan zevk almıyorsa, o kitabı okumuş olmasının bile hiçbir değeri yoktur. - Oscar Wilde 

Kitapsız yaşam kör, sağır ve dilsiz yaşamaktır. - Seneca

Yatmadan önce okuyabileceginiz iyi bir kitap ya da dergiye sahip olduğunuzu bilmek zevklerin en büyüğüdür. - V. Nabokov

Yasalar ölür kitaplar ölmez. - Bulwer ?Lytton

Bilimde en yeni, edebiyatta en eski kitapları oku - BulwerLytton

Klasik herkesin övüp kimsenin okumadığı kitaptır. - Mark Twain

Kitap dolu bir kitaplık, bir bilim adamına en güzel bir bahçeden daha güzeldir. - Yehuda Ben Tibbon

Kitaplar insanların yolunu aydınlatır. - Çin atasözü

Kitaplık kurmak, tapınak yapmak kadar kutsaldır. - Victor Hugo

Akıllı adam hem kitapları, hem de doğrudan doğruya hayatı okur. - Lin Yutang

Örneğin; benim yaşımda ölen kör cahil ve kitap okumayan biri, yalnızca tek bir hayat yaşamıştır. Oysa ben Napoleon'un, Caesar'ın, d'Artagnan'ın, hayatlarını da yaşadım. Bu nedenle hem ileride zehir gibi bir bellek oluşturmaları için hem de doymak bilmez ve çok katmerli bir kişilik geliştirmenin bir yolu olarak gençleri hep okumaya teşvik ettim. Böylece ömrünüzün sonuna geldiğinizde sayısız hayatlar yaşamış olursunuz ve bu hiç de yabana atılacak bir ayrıcalık değildir. - Umberto Eco

Akıllı adam hem kitapları hem de doğrudan doğruya hayatı okur. - Lin Yutang

Her devrin kitabı vardır. - Arap atasözü

Kitapların kendi kaderleri vardır. - TeretianusMaurus

Kitaplardan daha iyi bir yol arkadaşı bilmiyorum. - H. Fletcher

Bütün boş zamanınızı gazeteye bağlamayın. Ona vereceğiniz zamanın yarısını ayırarak size yeni bir şeyler öğretecek kitapları okuyun. - Dale Carnegie

Okuduğunuz bir yapıt sizi fikren yükseltir, içinizi doldurursa onun hakkında hüküm vermek için başka bir kural aramayınız; yapıt iyidir ve usta elinden çıkmıştır. - Jean de La Bruyere

Mümkün olsaydı her karış toprağa buğday eker gibi kitap ekerdim. - Horace

Bir tek kitap yazmak için yarım kitaplık eser okunmalıdır. - Samuel Johnson

Yabani uluslar dışındaki her ülke kitaplar tarafından yönetilir. - Voltaire

Kitap ruhun ilacıdır. - Japon atasözü

İlk defa yeni bir kitap okumaktansa, okunmuş bir kitabı tekrar okumak daha yararlıdır. - LordDudley

İyi kitaplar okumayan biriyle, okuma yazma bilmeyen biri arasında hiçbir fark yoktur. - Mark Twain

İnsanları kitapların kapakları gibi düşünün ve kapaklarına bakıp aldanmayın. Okumaya başlayınca değerini anlarsın.

Kitabın görüntüsü yürekten üzüntüyü kovar. - Fas atasözü

İlk defa yeni bir kitap okumaktansa, okunmuş bir kitabı tekrar okumak daha yararlıdır. - LordDudley

Yatmadan önce okuyabileceginiz iyi bir kitap ya da dergiye sahip olduğunuzu bilmek zevklerin en büyüğüdür. - V. Nabokov

İnsanı ısıran ve sokan kitaplar okumalıyız, okuduğumuz kitap bir yumruk indirerek bizi uyandırmıyorsa ne işe yarar. - Franz Kafka

Bir ulusun en değerli hazinesi, onu yükselten yayınıdır. - Churchill

Kitaplar hiç solmayacak bitkilerdir. - Herrik

Okula her şey yapabilirsiniz, ama okulun kitaplığı yoksa, hiçbir şey yapmamış olursunuz. - J. Ferry

İyi kitabın övgüsü kendi içinde saklıdır. - Alman atasözü

Yedi eski kitap kafa kafaya verirse, mutlaka bir yenisi doğar. - Alman atasözü

Kitapların kapaklarını öperim. Hiç değilse kapaklar isteseler bile kitapların içine bakamazlar. - William Cawper

Okuduğun kitabın sana egemen olmasına izin verme, sen ona egemen ol. - GeorgChristophLichtenberg

Kitapların düşmanları insanlarınki ile aynıdır: Ateş, nem, zaman ve içindekiler. - Paul Valery

Beş yıl sonra bugüne göre iki konu dışında aynı kalacaksın, bu süre içinde tanıdığın insanlar ve okuduğun kitaplar. - McMilllian

Eğer okuduğumuz bir kitap bizi kafamıza vurulan bir darbe gibi sarsmıyorsa, niye okumaya zahmet edelim ki? - Franz Kafka

Yeni kitapların vahameti, eski kitapları okumamıza mani olmalarıdır. - Joseph Joubert

Bana okuduğum kitapların en güzelinin hangisi olduğunu sorarsanız, Söyleyeyim: Annemdir. - Abraham Lincoln

Kitaplar kendinize ve başkalarına saygı duymayı öğretecek, yüreği ve aklı, dünya ve insanlık sevgisiyle dolduracaktır. - Maksim Gorki

Mrt

Bu yaklaşıma paralel olarak 60. Kütüphane Haftası “Uluslararası Kütüphane ve Teknoloji Festivali” olarak İstanbul Rami Kütüphanesi’nde kutlanacaktır.

ULUSLARARASI KÜTÜPHANE VE TEKNOLOJİ FESTİVALİ

Yapay zekâ başta olmak üzere teknoloji ve yazılım dünyasındaki yenilikler kütüphanecilik için heyecan verici ve ufuk açıcı fırsatlar sunmaktadır. Bu noktadan hareketle Kültür ve Turizm Bakanlığı önümüzdeki dönem kütüphane hizmetleri politikasını, bilgiye erişim ve bilginin kullanımında yapay zekâ, bulut bilişim, makine öğrenimi, nesnelerin İnterneti ve robotik otomasyon başta olmak üzere güncel teknolojik imkanlarından en üst düzeyde istifade etme esası üzerinde şekillendirmiştir. Bu çerçevede 2024 yılında yapay zekâ temelli 100 akıllı kütüphanenin vatandaşlarımızın hizmetine sunulması hedefi belirlenmiştir.
Bu yaklaşıma paralel olarak 60. Kütüphane Haftası “Uluslararası Kütüphane ve Teknoloji Festivali” olarak İstanbul Rami Kütüphanesi’nde kutlanacaktır.
23-27 Mart 2024 tarihleri arasında gerçekleştirilecek festivalde kütüphanecilik alanında teknoloji ve yapay zekâ temelli hizmet üretenler, ürün geliştiriciler, girişimciler, kütüphaneciler, kütüphanecilik hizmeti veren kurum ve kuruluşlar ve tabi ki binlerce kütüphane kullanıcısı genç bir araya gelecektir.
Uluslararası Kütüphane ve Teknoloji Festivali her tür kütüphane, bilgi merkezi, dokümantasyon merkezi ve arşiv ile bağlantılı olarak, teknolojik gelişme ve yeniliklerin interaktif olarak tanıtıldığı, kütüphanecilik alanıyla ilgili teknoloji temelli ürün ve hizmetlerin tanıtımına imkânı oluşturacak bilgi ve tecrübe paylaşımına dayalı akademik, teknolojik ve pratik iş birliği platformudur.
Festivalde yapay zekâ atölyeleri, yazılım ve kodlama atölyeleri, robotik atölyeleri, app-in-a-day uygulamaları, kariyer ve staj simülasyonları, demolar, oyunlaştırma stüdyoları, hologram demoları, 3D yazıcı atölyeleri, dijitalleştirme demoları, akıllı kitap atölyeleri, VR-AR demoları gibi teknolojik etkinlikler gerçekleştirilecek, aynı zamanda ilham verici konuşmalar, panel ve konferanslar ile mesleki seminerler düzenlenecek, konser ve sanat performansları gibi kültürel etkinlikler sunulacaktır.
Uluslararası Kütüphane ve Teknoloji Festivali’ne katılım için aşağıdaki bağlantıdan kayıt yaptırabilirsiniz.
https://bit.ly/ktfbasvuru

https://kygm.ktb.gov.tr/TR-366191/uluslararasi-kutuphane-ve-teknoloji-festivali.html

https://kygm.ktb.gov.tr/TR-316931/kutuphane-haftalari.html

https://ders.eba.gov.tr/ders/proxy/VCollabPlayer_v0.0.1007/index.html#/main/ebaLibraryDetail?resourceID=c9301f04c076595097f70e9e08579ad0

https://ders.eba.gov.tr/ders/proxy/VCollabPlayer_v0.0.1007/index.html#/main/ebaLibraryDetail?resourceID=3021144127f50365dd33200e0e220e8c

 

 

Mrt

27 Mart  “Dünya Tiyatro Günü Anlam ve Önemi”

Uluslararası Tiyatro Enstitüsü 1948 yılında kuruldu. Bu enstitü 1961 yılında aldığı bir kararla 27 Mart gününü Dünya Tiyatro Günü olarak kabul etti. Her yıl enstitüye üye ülkelerde 27 Mart günü Tiyatro Bayramı olarak kutlanır.
27 Mart günü her ülkenin sanat ve tiyatro adamlarınca hazırlanan bir bildiri, sahnelerde okunur. Tiyatrolar o gece halka parasız gösteriler düzenler. Tiyatroyu halka sevdirmeye çalışırlar.
Ülkemizde tiyatro ile ilgili ilk ulusal bildiriyi, yaşamını Türk tiyatrosuna içtenlikle adamış olan Muhsin Ertuğrul yazdı. Dünyada ilk tiyatro olayının nerede, nasıl başladığı kesinlikle bilinmiyor, Araştırmacılar; tiyatronun ilkel insanların av dönüşü vurdukları avın çevresinde sevinç ve heyecan sesleri çıkararak dans etmelerinden doğduğunu anlatırlar.
Daha sonraları topluluk hâlinde yaşamaya başlayan insanlar yılın belirli günlerinde, belirli bir yerde toplanmaya başladılar. Bu toplantıda içlerinden bir kişi yüksekçe bir yere çıkarak güldürücü öyküler anlatır, taklitler yapar, şarkılar söylerdi. Bu tür oyunlar zamanla şenlikler geleneğini oluşturdu. Bir süre sonra tiyatroda kişiler ikiye, üçe çıktı. Daha canlı, daha ilgi çekici konular bulundu. Böylece oyunlar, sanat niteliğine kavuştu. Tiyatro da meslek hâline geldi.
Tiyatro yaşamın bir parçasıdır. Konusu bakımından harekete, konuşmaya, bazen de müziğe yer verilir. Bu nedenle tiyatro güzel sanatların en ilgi çekici kollarından biridir.

 

 

Mrt

Dünya Meteoroloji Örgütü (World Meteorological Organisation – WMO) 

https://wmo.int/

Meteoroloji ve meteorolojik olayların halka daha iyi anlatılması amacıyla her yıl belirlenen farklı bir konu çerçevesinde bilinçlendirme çalışmaları yapılmaktadır. Birleşmiş Milletlere bağlı bir kuruluş olan Dünya Meteoroloji Örgütü (World Meteorological Organisation – WMO) ana sözleşmesi 23 Mart 1950 tarihinde kabul edildiğinden 1961 yılından beri her yıl 23 Mart günü ‘Dünya Meteoroloji Günü’ olarak kutlanmaktadır.

Atmosfеr içindе oluşan sıcaklık dеğişmеlеrini, rüzgâr, yıldırım, yağmur, dolu, kar gibi olayları incеlеyеn fizik dalına vе hava olayları tahminlеri yapan ’hava bilgisi’nе Meteoroloji dеnir.

Bu bilimlе uğraşan uzmanlara da meteorolog dеnir. Atmosfеrdе nеlеr olup bittiğini meteoroloji uzmanları; uydulara takılan alеtlеrlе ya da balonlar vasıtasıyla hava olaylarını incеlеrlеr, gözlеmlеrlеr vе vеrilеrdеn sonuçlar çıkarırlar.

İnsanlar tarih boyunca gökyüzündе olan yağmur, kar, fırtına, şimşеk gibi olaylara ilgi duymuşlardır.

Hеm hava olaylarından yararlanmak, hеm dе korumak amacıyla çalışmalar yapmışlardır.

19. yüzyılda ilk olarak bilimsеl çalışmalar yapılmıştır.

1873’ün Eylül ayında Viyana’da Uluslararası Meteoroloji Kongrеsi toplanmıştır. Bu kongrеdе Uluslararası Meteoroloji Komitеsi oluşturulmuştur.

Birlеşmiş Millеtlеrin bir uzmanlık kuruluşu olan Dünya Meteoroloji Tеşkilatı (World Meteorological Organisation-WMO) ana sözlеşmеsi 23 Mart 1950 tarihindе yürürlüğе girmiştir. Bu nеdеnlе, hеr yılın 23 Mart günü “Dünya Meteoroloji Günü” olarak kutlanmaktadır. Aralarında Türkiyе’nin dе bulunduğu vе 186 ülkеnin üyе olduğu Dünya Meteoroloji Tеşkilatı, hеr yıl güncеl bir konu bеlirlеmеktе vе ülkеlеrin meteoroloji tеşkilatlarınca bu konu çеrçеvеsindе düzеnlеnеn konfеranslar; basın, radyo, tеlеvizyonlar tarafından sunulan konuyla ilgili habеr, konuşma vе diğеr еtkinliklеrlе meteorolojinin halka daha iyi tanıtılması, halkın vе kurumların meteorolojik bilgi vе hizmеtlеrdеn daha fazla yararlanması, ünivеrsitеlеr, kurum vе kuruluşlarla meteoroloji tеşkilatı arasındaki işbirliğinin gеliştirilmеsi amaçlanmaktadır.

Yakın gеçmiştе dünya üzеrindе yaşanılan büyük doğal fеlakеtlеr vе iklim bilimcilеrin gеlеcеk 100 yıl boyunca iklimdе bеlirgin dеğişikliklеrin olacağı yönündеki tahminlеri dikkatе alındığında, iklim vе havanın sağlık, çеvrе vе sosyo-еkonomik gеlişimе еtkisi üzеrindе durulmasını zorunlu kılmaktadır.

Gеnеl ifadеylе, hava günlük olarak yaşadığımız vе karşılaştığımız meteorolojik olaylardır. İklim isе, hava olaylarının ortalamasıdır ki ay, mеvsim, yıl vеya yıllar itibariylе dеğişеbilirliğе sahiptir.

İnsanların, dеğişik çеvrе vе iklim koşullarına uyum sağlama kapasitеlеri yüksеk olmasına rağmеn, meteorolojik koşulların kaydеdilir ölçüdе dеğişmеsinе karşı savunmasız kaldıkları da bilinеn bir gеrçеktir. Nitеkim insanlar hava olaylarının ya çok soğuk, ya çok sıcak vеya çok nеmli ya da çok kuru olduğunda farkına varırlar vе еtkilеnirlеr. Ekstrеm dеğеrlеr vе olaylar insan sağlığı çеvrе vе еkonomi için önеmli еtkilеrе sahiptir. Örnеğin, aşırı sıcaklıklarda, günеş çarpması ya da donma gibi hadisеlеrlе karşılaşmak mümkündür. İnsanın rahat еdеbilеcеği hava sıcaklığının artması, fizyolojik strеs, kalp krizi, diğеr hastalıklar vе hatta ölümlеrе yol açabilir. Ancak bu еtki, birеyin fizyolojik yapısına, yaşına vе diğеr nеdеnlеrе dе bağlıdır.

Dünya еkonomisinin hava olayları vе iklimе karşı duyarlılığının gün gеçtikçе daha iyi anlaşılması, Meteoroloji biliminе olan ilgiyi vе bеklеntilеri artırmıştır. Günümüzdе, pеk çok faaliyеt hеr türlü risk ihtimali göz önündе bulundurularak yapılmasına rağmеn, hеmеn hеmеn tüm insan faaliyеtlеri hava, iklim vе su şartlarından еtkilеnmеktеdir.

Bu durum, su, еnеrji vе diğеr kaynakların kullanımı, sağlık, ulaşım, şеhirlеşmе, gıda güvеnliği, turizm vе boş zaman еtkinliklеrinin planlaması gibi bir çok alanda, meteorolojik hizmеtlеrin yеni vе daha sofistikе türlеrini gеrеktirir.

İklim dеğişikliği, ozon tabakasının incеlmеsi, nüfus artışı, çöllеşmе vе insan güvеnliğini tеhdit еdеn diğеr olağanüstü olayları öncеdеn tahmin еtmеk, önlеmеk vе еtkilеrini azaltmak için, Meteoroloji biliminе olan ihtiyaç artarak dеvam еdеcеktir.

Ülkеmizdе konuyla ilgili olarak Meteoroloji Gеnеl Müdürlüğü, incеlеmе vе araştırma yapmaktadır.

 

 

 

 

Mrt

Daha fazla bilgi için UN-Water’ın web sitesini ziyaret edebilirsiniz: www.unwater.org/our-work/world-water-day.

 https://sdgs.un.org/#goal_section

https://www.worldwaterday.org/learn

https://www.youtube.com/watch?v=pUkj3uwCPSE

 

 

 

 2024 Dünya Su Günü Teması “Barış için sudan faydalanmak” temasıyla başlıyor ve bu, suyun küresel barış, istikrar ve refah üzerindeki kritik rolüne dikkat çekiyor. Tema, suyun kıtlığı, kirliliği ve eşit olmayan erişimi gibi sorunların toplumlar ve ülkeler arasındaki gerilimleri artırabileceğini vurguluyor. Bu bağlamda, ulusal sınırları aşan su kaynaklarına bağımlı olan dünya genelindeki 3 milyardan fazla insanın durumu ve sadece 24 ülkenin paylaşılan su kaynakları için iş birliği anlaşmalarına sahip olması, su yönetimi ve iş birliğinin önemini gözler önüne seriyor.

İklim değişikliğinin etkileri artarken ve dünya nüfusu büyürken, su kaynaklarımızı koruma ve muhafaza etme ihtiyacı daha da önem kazanıyor. ‘Barış İçin Sudan Faydalanmak’ kampanyası, suyun sadece bir kaynak değil, aynı zamanda istikrar ve sürdürülebilir kalkınmayı destekleyen bir araç olduğunu vurgulayarak, insan hakları ve ihtiyaçlarını dengeleyerek suyu bu yönde bir güç haline getirmek için toplumların ve ulusların birlikte çalışması gerektiğini belirtiyor.

Dünya Su Günü, su ve sanitasyon krizlerine dikkat çekmek ve bu konuda global harekete geçilmesini teşvik etmek amacıyla Birleşmiş Milletler Su Birimi (UN-Water) tarafından koordine edilen bir BM etkinliğidir. Bu yılki kampanya, Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu (UNECE) ve Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) gibi önemli kuruluşlar tarafından yönetiliyor.

Bu kampanya, suyun barışçıl kullanımını ve yönetimini teşvik ederek, uluslararası iş birliğini güçlendirmeyi ve su kaynaklarının korunması, arıtılması ve adil dağıtımı konularında farkındalık yaratmayı hedefliyor. ‘Barış İçin Sudan Faydalanmak’ temasıyla, su kaynaklarının adil ve sürdürülebilir yönetiminin, küresel barış ve güvenliğe katkıda bulunabileceğine dair güçlü bir mesaj veriliyor. Bu, su kaynakları üzerindeki çatışmaları önlemek ve çözmek için uluslararası diyalog ve iş birliğinin önemini vurgulayan bir adım olarak görülebilir.

Dünya Su Günü Nedir?

Dünya Su Günü, her yıl 22 Mart’ta kutlanan özel bir gündür. Dünya su günü, suyun önemini vurgulamak ve dünya çapında su kaynaklarının korunması ve sürdürülebilir yönetimi konusunda farkındalık yaratmak amacıyla Birleşmiş Milletler tarafından 1993 yılında ilan edilmiştir. Dünya Su Günü, temiz suya erişimin temel bir insan hakkı olduğunu hatırlatır ve hükümetleri, organizasyonları ve bireyleri su kaynaklarının korunması, temizlenmesi ve daha adil bir şekilde dağıtılması konularında harekete geçmeye teşvik eder.

Su kaynaklarının korunması ve temizlenmesi, suyun sadece doğal bir kaynak olmasının ötesinde, sağlık, hijyen, tarım, ekonomi ve ekosistemler için hayati önem taşıdığının anlaşılmasını gerektirir. Dünya Su Günü’nde, suyun temizlenmesi ve arıtılması gibi konular da dahil olmak üzere, suyun sürdürülebilir kullanımı ve yönetimiyle ilgili çeşitli etkinlikler, kampanyalar ve eğitim programları düzenlenir. Dünya su günü, aynı zamanda bireyleri su tasarrufu yapmaya ve su kaynaklarını koruma konusunda daha bilinçli olmaya teşvik eder.

Su arıtma teknolojileri, Dünya Su Günü’nde sıklıkla tartışılan konulardan biridir. Bu teknolojiler, kirli suyun temizlenerek içme suyu kalitesine ulaştırılması, endüstriyel atık suların arıtılması ve yeniden kullanılabilir hale getirilmesi, yağmur suyunun toplanması ve depolanması gibi süreçleri kapsar. Bu teknikler, suyun verimli kullanımını ve kirliliğin önlenmesini sağlayarak su kaynaklarının korunmasına katkıda bulunur. Dünya Su Günü, bu tür teknolojilerin ve metotların önemini vurgulayarak, suyun gelecek nesiller için korunması ve sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesi gerektiğinin altını çizer.

 

2024 Dünya Su Günü için Önemli Mesajlar – 2024 Dünya Su Günü Teması “Barış için sudan faydalanmak”

Su, barış ve refahın anahtarıdır. Bu hayati kaynağı korumak ve adil bir şekilde paylaşmak, gelecek nesiller için sürdürülebilir bir dünya inşa etmek için kritik önem taşımaktadır.

Suyun barış yaratma veya çatışmaya yol açma potansiyeli vardır. Su kıtlığı veya kirliliği, insanlar erişim için mücadele ettiğinde gerginlikleri ve huzursuzluğu tetikleyebilir. Bu nedenle, su kaynaklarının ortak yönetimi ve adil paylaşımı barışı ve istikrarı teşvik etmek için kritik önem taşımaktadır.

Refah ve barış suya bağlıdır. İklim değişikliği, kitlesel göç ve siyasi huzursuzluk gibi küresel zorluklarla mücadele ederken su, ülkelerin planlarının merkezine yerleştirilmelidir. Su işbirliği, bu zorlukların üstesinden gelmek ve daha adil ve müreffeh bir dünya inşa etmek için hayati önem taşımaktadır.

Su bizi krizden çıkarabilir. Uluslararası Birleşmiş Milletler sözleşmelerinden yerel düzeydeki eylemlere kadar, suyun adil ve sürdürülebilir kullanımı etrafında birleşerek topluluklar ve ülkeler arasındaki uyumu teşvik edebiliriz. Su iş birliği, çatışmaları çözmek, kalkınmayı teşvik etmek ve barışçıl bir gelecek inşa etmek için güçlü bir araç olabilir.

2024 Dünya Su Günü’nde

·         Suyun değerini ve onu korumamız gereken acil ihtiyacı hatırlayalım.

·         Su kıtlığı ve kirliliği gibi küresel su sorunlarına çözüm bulmak için birlikte çalışalım.

·         Suyun adil ve sürdürülebilir kullanımı yoluyla barış ve refahı teşvik edelim.

Birlikte çalışarak, herkes için daha iyi bir gelecek inşa etmek için suyun gücünden yararlanabiliriz.

Ek Mesajlar

·         Su, yaşamın kaynağıdır. Hepimiz hayatta kalmak için suya muhtacız.

·         Suyun bir bedeli vardır. Suyun değerini bilin ve israf etmeyin.

·         Suyunu koru. Kirliliği önleyin ve su kaynaklarını korumaya yardımcı olun.

·         Su konusunda bilinçli olun. Suyun önemi ve onu nasıl koruyabileceğiniz hakkında bilgi edinin.

·         Suyun gelecek nesiller için de korunması gerekir. Sorumlu davranın ve su kaynaklarını sürdürülebilir bir şekilde kullanın.

Eylem Çağrısı

·         2024 Dünya Su Günü’nde, suyun korunması ve adil paylaşımı için harekete geçin.

·         Sivil toplum kuruluşlarına, hükümetlere ve işletmelere suyun önemini hatırlatın ve onları su kaynaklarını korumaya ve adil bir şekilde paylaşmaya teşvik edin.

·         Suyun sürdürülebilir kullanımı için kişisel olarak da adımlar atın. Su tasarrufu yapın ve suyunu korumaya yardımcı olun.

Birlikte çalışarak, herkes için daha iyi bir gelecek inşa etmek için suyun gücünden yararlanabiliriz.

Önceki Yıllara Ait Dünya Su Günü Temaları

·         2024: Dünya Su Günü | Barış için Sudan Faydalanmak

·         2023: Dünya Su Günü | Ortaklıklar ve İş birliği Yoluyla Değişimi Hızlandırmak

·         2022: Dünya Su Günü | Yeraltı Suyunu Görünür Yapmak

·         2021: Dünya Su Günü | Suyun Değeri

·         2020: Dünya Su Günü | Su ve İklim Değişikliği

·         2019: Dünya Su Günü | Kimseyi Geride Bırakmamak

·         2018: Dünya Su Günü | Su için Doğa

·         2017: Dünya Su Günü | Su ve Atık Su

·         2016: Dünya Su Günü | Su ve İstihdam

·         2015: Dünya Su Günü | Su ve Sürdürülebilir Kalkınma

·         2014: Dünya Su Günü | Su ve Enerji

·         2013: Dünya Su Günü | Su Dayanışması Yılı

·         2012: Dünya Su Günü | Su ve Gıda Güvenliği

·         2011: Dünya Su Günü | Su ve Kentleşme

·         2010: Dünya Su Günü | Su Kalitesi

·         2009: Dünya Su Günü | Sınır Aşan Sular

·         2008: Dünya Su Günü | Uluslararası Sanitasyon Yılı (Arıtma)

·         2007: Dünya Su Günü | Su Kıtlığı ile Mücadele

·         2006: Dünya Su Günü | Su ve Kültür

2005: Dünya Su Günü | Hayat için Su

·         2004: Dünya Su Günü | Su ve Afetler

·         2003: Dünya Su Günü | Gelecek için Su

·         2002: Dünya Su Günü | Kalkınma için Su

·         2001: Dünya Su Günü | Su ve Sağlık

·         2000: Dünya Su Günü | 21. Yüzyılda Su

·         1999: Dünya Su Günü | Su Kaynakları Etrafında Hayat

·         1998: Dünya Su Günü | Yeraltı Suyu ve Görünmez Kaynaklar

·         1997: Dünya Su Günü | Dünyanın Su Potansiyeli Yeterli mi

·         1996: Dünya Su Günü | Kirli Şehirlere Su

·         1995: Dünya Su Günü | Kadınlar ve Su

·         1994: Dünya Su Günü | Su Kaynaklarımıza Sahip Çıkmak Herkesin İşidir

·          

Dünya Su Günü, her yıl 22 Mart’ta kutlanan ve tatlı suyun önemine odaklanan bir Birleşik Milletler Gözlem günüdür. Bu gün, suyu kutlar ve güvenli suya erişimi olmayan 2.2 milyar insanın farkındalığını artırır. Aynı zamanda küresel su krizini ele almak için harekete geçmeyi amaçlar. Dünya Su Günü’nün temel odak noktası, 2030 yılına kadar herkes için su ve sanitasyon hedefi olan Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi 6’yı desteklemektir. Her yıl, BM’nin su ve sanitasyon konusundaki koordinasyon mekanizması olan UN-Water, Dünya Su Günü’nün temasını belirler.

 

Mrt

ORMAN HAFTASI (21-26 MART )



Dünyanın en önemli yenilenebilir doğal kaynaklarından olan ormanlara gereken önemin verilmediğine dikkat çeken Avrupa Tarım Federasyonu (CEA), 21 Mart 1971 tarihinde, toplumları bilinçlendirmek için, “21 Mart” gününün, “Dünya Ormancılık Günü” olarak kutlanmasını Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütüne (FAO) teklif etmiştir. Bu tarihin seçilmesinde elbette kuzey yarım kürede ilkbaharın, güney yarım kürede sonbaharın başlangıcının bu tarihe tesadüf etmesi etkili olmuştur. Teklifin kabul edilmesiyle 21 Mart, “Dünya Ormancılık Günü”; 21-26 Mart tarihleri arası da “Orman Haftası” olarak kutlanmaya başlamıştır. Ülkemiz de bu kutlamalara, 1975 yılı itibarıyla katılmıştır.

Orman; hayvanların barındı­ğı, çeşitli bitkilerin bulunduğu sık ağaç topluluklarıdır. Ormanda büyük ağaçlar, ağaççıklar, mantar­lar, otlar, yüzlerce, binlerce bitki bir arada bulunur. Çam, sedir, köknar, ladin, ardıç, meşe, dişbudak, kayın, gürgen belli başlı orman ağaçlarıdır. Ağaçlar ya kendiliğinden yetişir, ya da insanların ormana diktiği fidan­lardan oluşur. Ormanın küçüğüne, ağaçların seyrek olduğu yerlere koru denir.

Eskiden yeryüzünün büyük bir bölümü ormanlarla kaplıydı. insanların bilgisizlikleri nedeniyle yok edilen ormanların yerini bozkır­lar, çoraklaşan topraklar, çöller aldı. 

İnsanlar her zaman ağaca ve ağaçtan yapılan çeşitli araç ve gereçlere gereksinme duymuşlardır. Ormanlar, ağaçlar, toprağın nemli kalmasını sağlar. Toprak kaymasını (erozyonu) önler, selleri durdurur. Ormanlar yöre­nin iklimini etkiler, yağmur yağmasını sağlar. Çok sıcakları, şiddetli soğuk­ları önler. Ormanlar aynı zamanda av hayvanlarının barınağıdır.

Ormanlar bir ülkenin doğal güzellik ve zenginlik kaynağıdır. Öte yandan kullandığımız araç ve gereçlerin çoğu ağaçlardan yapılır. Evimiz, önümüzdeki masa, oturduğumuz sandalye, elimizdeki kalem, defterimiz, yaktığımız odun hep ağaç ürünleridir. Ayrıca ağaçlar endüstrinin birçok kollarında, boya sanayiinde, ilaç yapımında kullanılır.

Bize bu kadar yarar sağlayan, ülke ekonomisinde önemli yeri olan ormanları korumalıyız. Ağaç dikip, yeni ormanlar yetiştirilmesine yardımcı olmalıyız. Ormanlara en büyük zarar insanlardan gelir, insanlar orman işletmelerinden izin almadan, çıra yapmak, reçine çıkarmak için ağaçları yara­larlar. Tarla açmak, yerleşim yeri kurmak, hayvanlara otlak yeri açmak için ormanları yok ederler. 

Ateşin söndürülmeden bırakılması sigaranın söndürülmeden atılması, koskoca bir orman alanının yanıp kül olmasına neden olur. Yanan ormanın yerine yenisinin yetiştirilmesine bir insanın ömrü yetmez.

Zararlı böcekler, kemirici hayvanlar, özellikle keçiler, ağacın yeni süren dal ve yapraklarını yiyerek ormanlara zarar verirler. Ormanlara zarar vermek, ceza yasalarımıza göre suçtur. Orman suçları bağışlanmaz suçlardandır. 

Ülkemizde ormanların korunması, ağaçlandırma işleri cumhuriyet yönetiminin ilanından sonra ele alındı. Tarım ve Orman Bakanlığı kuruldu. Her ilde valiler başkanlığında orman yetiştirilmesi için bir kurul vardır. Bu kurul yörede ormanların korunması ve yeni ormanlar yetiştirilmesi için kararlar alır ve uygular. Her yıl Mart ayı içinde bir haftayı Orman Haftası olarak duyurur. Haftanın bir günü Ağaç Bayramı olarak kutlanır. Uygun alanlar ağaçlandırılır. Yeni ormanların yetiştirilmesi için çalışmalar yapılır.

Ormanların korunması, çevremizin ağaçlandırılması hem yurdumuzun, hem de dünyamızın önemli bir sorunudur. Bu nedenle 27 Mart. Dünya Orman Günü olarak her yıl kutlanmaktadır.

 

ORMANLARIN FAYDALARI NEDİR?

Ormanlardan sağlanan ana ürün, yaşantımızın her alanında ihtiyaç duyduğumuz yapacak ve yakacak olarak kullanılan odun hammaddesidir. Ayrıca ormanlardan bitkisel nitelikli tohum, çiçek, kozalak, reçine, sığla, palamut, fıstık, meyve ile mineral nitelikli kum, çakıl, humus hammadde kaynakları elde edilmektedir.

·         Ormanlar, kar ve yağmur biçimindeki yağışı yaprakları, dalları, gövdesi ve kökleri ile tutarak sellerin ve taşkınların oluşmasını önler. Ayrıca yer altı sularının oluşmasına yardım eder. Başta içme suyu olmak üzere tarım ve endüstrinin ihtiyacı olan suyu sağlar.

·         Orman, erozyonu önler, rüzgârın hızını azaltır. Toprağı kökleri ile tutarak yağışların ve akarsuların toprağı taşımasını önler.

·         Ormanlar, yaban hayatı ve av kaynaklarını korur.

·         Sıcağı ve soğuğu dengeler. Yazın sıcaklığı azaltırken, kışın ise sıcaklığı arttırır. Radyasyonu önler.

·         Su buharını yoğunlaştırarak yağmur haline gelmesini sağlar.

·         Ormanlar, eğlenme, dinlenme ve boş zamanları değerlendirme imkanı sağlar. Havası, Suyu, Doğal Güzellikleri ve Sakin Ortamı ile özellikle şehirlerde yaşayan insanların yoğun ilgisini çeker. İnsanların beden ve ruh sağlığı üzerinde olumlu etkiler yapar.

·         Ormanlar, orman içerisinde ve çevresinde yaşayan insanlara çeşitli iş imkânları sağlar, işsizliği önlemede etkili rol oynar. Böylece köylerden kente göçü azaltır.

·         Ormanlar, ulusal savunma ve güvenlik bakımından da çok önemlidir. Askeri birliklerin, savaş tesisleri ile araç ve gereçlerinin gizlenmesinde kullanılır.

·         Ormanlar, ayrıca barajların ekonomik ömrünü uzatır, doğal afetleri önler. Doğal güzellikleri ile ülke turizmine katkıda bulunur.

Ayrıca; Orman
*yapacak ve yakacak hammadde kaynağıdır
*su kaynağıdır ve yeraltı sularının oluşmasını sağlar,
*erozyonu önler, su taşkınlarını önler,
*yaban hayatını ve av kaynaklarını korur,
*iklim üzerindeki olumlu etkileriyle sıcağı ve soğuğu dengeler
*su buharını yoğunlaştırarak yağmura dönüşmesini sağlar,
*ulusal savunma ve güvenlik bakımından stratejik öneme sahiptir,
*insanların eğlenme ve dinlenme amaçlarına hizmet ederken, beden ve ruh sağlığı üzerine olumlu etkiler yapar,
*hava kirliliği ve gürültüyü önler,
*insanlara çeşitli iş alanları sağlar,
*ülke turizmine katkıda bulunur

·         Bir hektar Ladin ormanı yılda 32 ton, Kayın ormanı 68 ton, Çam ormanı 30 ton toz emer,

·         Ormanlar biyolojik dengeyi korur.Yapraklı ağaçlardan oluşan bir bölgede 50 kuş cinsi yaşayabilir,

·         Topraklarımız akarsularımızla denizlere, göllere veya barajlara taşınmaktadır,

·         50 m genişliğindeki bir otobanın gürültüsünü 20-30 desibel azaltır.

·         Ağaçsız bir alana göre 8 kat fazla humus oluşturur ve toprak canlılarının yaşamasına olanak sağlar.

·         25 m boyunda ve 15 m tepe çatısına sahip bir kayın ağacı saatte 1,5 kg oksijen üretir.

·         Günümüzde hava kirliliğinin yaklaşık %50'si ormanlar tarafından temizlenip dezenfekte edilir.

·         Egzoz gibi zehirli gazları, kirli suları dezenfekte ederek temizlerler.

·         100 yaşındaki bir kayın ağacı saatte yaklaşık 40 kişinin çıkardığı 2.35 kg karbondioksiti tüketir.

·         10x10m'lik bir alanda yer alan 25m'lik boyunda ve 100 yaş civarında bir kayın ağacı kökleri ve kılcal damarları arcılığıyla yılda 30.000 lt. su çeker ve verimli toprağın akmasını önler.

·         Kayın ağacı bir yıl içinde 7 kg toz ve 300 kg zehiri emip dışarı süzer

·         Bizlere yön bulma konusunda yardımcı olur.

Orman Yangınları Ülkemiz coğrafi konum olarak Akdeniz iklim kuşağında bulunmakta ve ormanlarımızın büyük bir bölümü (%58'i) özellikle yaz aylarında orman yangınları tehlikesiyle karşı karşıya bulunmaktadır.
Yangınların; % 3'ü yıldırım,%12'si kasıt, %38'i ihmal ve dikkatsizlik, %47'si nedeni bilinmiyor. Orman yangınlarının %97'sinin nedeni İnsandır.
Orman yangınları sonucu ortaya çıkan maddi kayıpların yanında, çevreye (hava,ekoloji,doğal ortam ) verdiği zararlar da çok büyük olmaktadır. Bu nedenle orman yangınlarının önlenmesi için halkımızın eğitimi ve bilinçlendirilmesi çok önemlidir. Bu nedenle biz çocuklar olarak orman yangınları konusunda çok duyarlı olmalıyız ve bir orman yangını gördüğümüz zaman ücretsiz hizmet veren Alo 112 hattına bildirmeliyiz.

                            ORMAN HAFTASI GÜZEL SÖZLER

* Bağa geliniz, yeşil giyinmiş tabiatı seyrediniz. İçiniz açılır, ruhunuz neşe bulur. (Mevlana)
* Uygarlığın temelinde ağaç, çiçek ve yeşil bulunur. (Atatürk)
* Bir ağacın ölümü, büyük bir mimari eserin kaybı gibidir. (Ahmet Hamdi Tanpınar)
* Bir kuşağın diktiği ağacın gölgesinde, gelecek kuşaklar serinler. (Çin Atasözü)
* Çiçekler, ağacın gözü; kuşlar dilidir. (Cenap Şahabettin)
* Ormana nasıl haykırırsan, sana öyle karşılık verir. (Fin Atasözü)
* Ormanı korumak, erozyonu önlemek demektir.
* Toprağını kaybetmek istemiyorsan, ormanı yok etme.
* Ormansız yurt vatan değildir.
* Ormanlar ulusal servettir.
* Orman yurdun hem süsü, hem gücüdür.
* Yaş kesen baş keser.
* Bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ olur 

ORMAN SEVGİSİ 

Dağlara bak derin nefes al,

Ateş yakma ormanda doğada kal,

Atalarımızdan kalmış bir kişilik sal,

Gel hep beraber koruyalım ormanı. 

Sigaranı söndürmeden atma ormana,

Elini vicdanına koy gel biraz imana,

kırk derece sıcakta gönderme bizi dumana,

Gel hep beraber koruyalım ormanı. 

Yanmasın güzelim ormanlar,

Kararmasın yine buralar,

Yeşil olsun uykular,rüyalar

Gel hep beraber koruyalım ormanı. 

Efendisidir köylü ormanın,

Habercisidir gördüğü dumanın,

Vazgeçilmezidir orman dünyanın

Gel hep beraber koruyalım ormanı. 

Orman denince yeşil dağlar geliyor aklıma,

Yazıyorum bu dizeleri tek başıma,

Gurur duyuyorum içimdeki orman aşkına

Gel hep beraber koruyalım ormanı...

 https://youtu.be/Z0FnruJ9fO4

https://sdgs.un.org/topics/forests

https://ekolojist.net/erozyon-nedir/

https://wwf.panda.org/discover/our_focus/forests_practice/

https://topraktema.org/media/1351/surdurulebilir-toprak-yonetimi.pdf

 

 

 

Mrt

21 MART NEVRUZ BAYRAMI

Nevruz nedir, neler yapılır? Nevruz bayramı nasıl kutlanır?

3000 yıldan bu yana var olan Nevruz, Anadolu halkları tarafından Göktürklerin Ergenekon'dan çıkışı anlamıyla ve baharın gelişi olarak biliniyor. Nevruz her yıl 21 Mart'ta kutlanıyor. Birçok ülke tarafından farklı şekilde kutlanılan Nevruz bayramı için en sık görülen kutlama büyük bir ateşin üstünden atlayarak kutlanması oluyor.

Kelime anlamı Farsça'da "yeni gün" olan Nevruz, "yılın ilk günü" anlamına geliyor. Nevruz, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Özbekistan, Tataristan, Uygur Bölgesi, Anadolu ve Balkanlarda geleneksel kutlamalarla canlılığını günümüzde de sürdürüyor.

NEVRUZ NE ZAMAN?

Anadolu ve Orta Asya kültürlerinde baharın gelişini müjdeleyen Nevruz Bayramı Türkiye'de 21 Mart'ta kutlanıyor.

Gece ile gündüzün eşitlendiği 21 Mart'ta güneş göçmen kuşlar gibi kuzey yarımküreye yönelir.

21 Mart ile birlikte havalar ısınmaya, karlar erimeye, ağaçlar çiçeklenmeye, toprak yeşermeye, göçmen kuşlar yuvalarına dönmeye başlar. 

Bu nedenle 21 Mart bütün varlıklar için uyanış, diriliş ve yaradılış günü olarak kabul edilerek, Nevruz/YENİGÜN bayramı adıyla kutlanır.

NEVRUZ BAYRAMI NASIL KUTLANIR?

Selçuklu ve Osmanlı'da millî bayram olarak kutlanan Nevruz, Nevruziye adlı şiirlere ve şenliklerle ziyafet verilerek kutlanırdı. Özel olarak hazırlanan Nevruziye adlı macun Osmanlı döneminden kalan bir kültür olarak bu gün hâlâ Manisa'da 21 Mart'ta Mesir macunu şenlikleri yapılmaktadır. Alevi ve Bektaşiler arasında da kimi yörelerde eski takvime atfen Mart Dokuzu adi verilerek kutlanan Nevruz'da özel ayinler yapılırdı, yine Zerdüştler ve Yezidiler'de 21 Mart'ı bayram olarak kabul etmişlerdir. Bu şölende yemekler dağıtılıp oyun oynanır ve baharın ilk günü kutlanır.

Kürtler çoğunlukla şehir dışındaki bölgelerde ve açık alanlarda bir araya gelir ve gelmekte olan ilkbaharı kutlarlar. Kadınlar rengarenk elbiseler giyerler ve başlarına pullarla süslenmiş ışıltılı örtüler örterler. Topluluk büyük bir ateş yakar ve bu ateşin etrafında dans ederek ya da üstünden atlayarak büyük bir coşkuyla bu bayramı kutlarlar.

NEVRUZ NEDİR, NEDEN ÖNEMLİ?

Baharın gelişini müjdeleyen bir Nevruz daha geldi. Nevruz bayramı birçok ülkede coşkuyla kutlanacak. Bazı ülkelerde Nevruz bir anlamda yeni yıl anlamına geliyor. Kışın çekilip, baharın etkilerinin iyice kendini göstereceği tarihler gelirken kutlanan Nevruz'un tarihi kökenleri ne? Nevruz hangi ülkelerde neden kutlanır? İşte ayrıntılar...

Yazılı olarak ilk kez 2. yüzyılda Pers kaynaklarında adı geçen Nevruz, İran ve Bahai takvimlerine göre yılın ilk gününü temsil eder. Günümüz İran'ında, her ne kadar İslami bir kökeni olmasa da bir şenlik olarak kutlanır. Bazı topluluklar bu bayramı 21 Mart'ta kutlarken, diğerleri Kuzey yarım kürede ilkbaharın başlamasını temsilen, 22 veya 23 Mart'ta kutlarlar. Aynı zamanda, Zerdüştlük, hem de Bahailer için de kutsal bir gündür ve tatil olarak kutlanır. Kürtlerde, Nevruz bayramının Kürt ve İran mitolojisindeki Demirci Kawa Efsanesi'ne dayandığına inanılır. Anadolu ve Orta Asya Türk halklarında da Göktürklerin Ergenekon'dan çıkışı anlamıyla ve baharın gelişi olarak kutlanır.

2010'da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 3000 yıldan beri kutlanmakta olan Pers kökenli bu şenliği, Dünya Nevruz Bayramı ilan etmiştir. 28 Eylül – 2 Ekim 2009 arasında Abu Dhabi'de hükümetler arası toplanan Birleşmiş Milletler Manevi Kültür Mirası Koruma Kurulu, nevruzu Dünya Manevi Kültür Mirası Listesi 'ne dahil etmiştir. 2010'dan başlayarak Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 21 Mart'ı "Dünya Nevruz Bayramı" olarak kabul etmektedir.

NEVRUZ'UN TARİHİ VE ANLAMI

Nevruz geleneğinin tarihin en son Buzul Çağı'nın bitmesinden hemen önceki günlere yani 15.000 yıl öncesine kadar uzanır. Efsanevi Pers Kralı Cemşid, Indo-Iranlıların avcılıktan hayvacılığa ve yerleşik yaşama geçişini temsil eder. O çağlarda mevsimler insanoğlunun hayatında günümüzdekinden daha yaşamsal bir önem arz ediyordu ve yaşamla ilgili her şey dört mevsim ile çok yakından ilgiliydi. Zor geçmiş bir kışın ardından gelen bahar, tabiat ananın çiçekler, yeşillenenen bitkiler uykusundan uyanması ve sığırların yavrulaması, insanoğlu için büyük bir fırsat ve bolluğun canlanması demekti. İşte böyle bir dönemde bu Nevruz kutlamalarını başlatanın Kral Cemşid olduğu söylenir.

 

 

Mrt

Birleşmiş Milletler 10 Kasım 2011 kararı ile 21 Mart tarihini resmi Dünya Down Sendromu Günü olarak tanıdı. 21 Mart tarihinin seçilmesindeki en önemli neden ise down sendromlu bireylerde 21'inci kromozomun 3 tane olmasını simgeliyor.

Down Sendromu bir hastalık değil, genetik bir farklılıktır. Genetik düzensizlik sonucu insanın 21. kromozom çiftinde fazladan bir kromozom bulunması durumu ve bunun sonucu olarak ortaya çıkan hastalığa verilen isimdir. Bu fazlalık bireyin fiziksel ve zihinsel özelliklerine de yansımakta, gelişim geriliğine sebep olmaktadır. Down sendromuna sebep olduğu bilinen tek etmen hamilelik yaşıdır, 35 yaş üstü hamileliklerde risk artar. Ancak genel olarak genç kadınlar daha fazla bebek sahibi olduğundan Down sendromlu çocukların %75-80’i genç annelerin bebekleridir. Ortalama her 800 doğumda bir görülür.

3 Tip Down Sendromu Vardır

1-Trisomy 21: Down sendromlu nüfusunun %90-%95'ini oluşturan standart tiptir. Bu tipte fazladan bir adet 21.kromozom yumurta veya sperm hücresinden gelmekte veya döllenmenin daha ilk aşamalarındaki bir noktada yanlış bölünme nedeniyle (yani kromozomlar bölünürken birbirine yapışık kalması ve bu yapışıklığın bir taraftan 2 diğer taraftan da 1 kromozom gelmesine yol açması nedeniyle) yeni hücreler 3'er adet kromozom ile toplam 47 kromozom olarak oluşurlar.

2- Translokasyon: Down sendromlu nüfusunun %3-%5'ini oluşturan tiptir. Bu tipte 21.kromozomun bir parçası koparak başka bir kromozoma (örn. 14.kromozom gibi) yapışmaktadır. Birey adet olarak 46 kromozoma sahiptir ama genetik bilgi olarak 47 kromozom bilgisi vardır. Burada da 21.kromozom 3 adet olduğundan birey standart tipteki aynı özellikleri gösterir. Down sendromunun diğer tipleri kalıtımsal değildir. Yalnız translokasyon tipte ebeveynlerden bir tanesinin taşıyıcı olması durumunda Down sendromu kalıtımsal olmaktadır. Bu oran %33'dür. Eğer taşıyıcı anne ise translokasyon Down sendromlu çocuk doğurma olasılığı %20, taşıyıcı baba ise %5-%2 arasındadır. Translokasyon tipte ileriki doğumlardaki risklerin bilinmesi açısından genetik danışmanlık daha önemli olmaktadır.

3- Mozaik: Down sendromlu nüfusunun %2-%5'ini oluşturan tiptir: Bu tipte bazı hücreler 46 kromozom taşırken bazıları 47 kromozom taşımaktadır. Yanlış bölünme döllenmenin ileri aşamalarında gerçekleştiğinde bir hat 46 kromozom diğer hat ise 47 kromozom olarak devam eder ve mozaik bir yapı oluşturur.

 

0-2 ay itibariyle eğitime başlamak son derece önem taşımaktadır. Her çocuk gibi Down sendromlu çocuklar da farklı zekâ seviyesine, yetenek ve kişiliğe sahiptirler. Burada kilit nokta çocuğun kapasitesini maksimum düzeyde kullanabilmesi için zamanında ve doğru desteğin alınmasıdır. Erken eğitim programları, fizyoterapi, dil terapisi, oyun grupları gibi seçenekler aileler tarafından iyice değerlendirilmeli ve doğru kaynaklara ulaşılarak karar verilmelidir. Erken müdahale ve fizyoterapi programlarıyla çocuğun gelişiminin en erken yaştan itibaren desteklenmesi en önemli konudur.

Mrt

Değerli Velilerimiz.

Öğrenci velilerinin okuldaki öğretmenlerle görüşme zamanlarını ayarlamak amacıyla bir okul randevu sistemi geliştirilmiştir.
Okul internet siteleri (http://5eylulanadolulisesi.meb.k12.tr) üzerinde çalışacak olan sistemde, Veliler, okul internet siteleri üzerinden e-devlet kullanıcılarıyla sisteme giriş yaparak öğretmenlerin zaman çizelgesinde boş olan zaman dilimleri için randevu talebinde bulunabileceklerdir. Randevu alınacak haftadan önceki cuma günü öğleye sistem açık olacaktır.


Veli, sistem üzerinden giriş yaptıktan sonra randevu talep edebileceği gibi, aktif ve eski randevularını görebilecek ve günü gelmemiş randevusunu iptal edebilecektir.
Veli giriş ekranları 25.03.2024 tarihinde okul web sitesi üzerinden erişime açılacaktır.